Bir ülke düşünün ki mücevher sandığı gibi. İçi tarih ve kültürle dolu. Hem de en eskisi ve en zengininden. Doğası desen öyle. Biz de miras yediler gibi, sandıktaki mücevherleri, değerini bilmeden sağa sola saçıp duruyoruz. Antandros Antik Kenti de bu mücevherlerden biri.

Amerika turizm yapmaya kalksa, hikayeler uydurması lazım. Çünkü 300 yılı geçen tarihi yok. Başka ülkelerde iki bin yıl önce insanlar ilkel konutlarda yaşarken, 12 bin yıllık Anadolu’daki kentlerde kanalizasyon sistemli modern şehircilik var. Zeytin Avrupa’ya buradan gitti, şarap kültürü da öyle.

Marsilya’yı kuranlar Foça’dan gittiler, Roma’yı kuranlar da Anadolu’dan. Truva’dan gelip, Kazdağları'nın ağaçlarından gemiler yapıp, Antandros kentinden yola çıkıp kendilerine yaşayacak yeni bir coğrafya aradılar. İşte bu turizmde satılabilecek çok önemli, değerli, üstelik gerçek bir öykü.

Antandros Antik Kenti'nin adını pek çok kişi duymamıştır bile. Oysa Roma’yı kuran, üç kıtaya yüzyıllarca egemen olan Romalılar'ın ataları Antandros’dan gitme.

HAYAL GÜCÜMÜZ ZAYIF

Düşünsenize; bu bilgi bile, satabilene turizmde yeni ufuklar açar. Çünkü sadece fiziki şeyler insanları o kadar etkilemez. İnsanları etkileyen onların ilginç öyküleridir. Tarihiniz, zengin kültürünüz varsa ve siz bunun farkında iseniz, turizm ülkesi olarak çok zenginsiniz.

Peki bilmiyorsanız ne olacak? Bilmiyorsanız o değerleri kolaylıkla çar çur edersiniz, faydalı hale getiremezsiniz. Getiremeyince de o değerlerin kimseye bir faydası olmadığı gibi, kısa süre içinde tüketilip yiterler. Neymiş efendim, Antandros’u duymadım deme lüksümüz olmamalı. Ülkemizin değeri ise, hem bilmeli, hem de kıymet vermeliyiz.

ZENGİN MİTOSLAR

“Anadolu’nun Antik Çağ mitoslarının pek çoğunun kaynağı İda, yani günümüzdeki adı ile Kazdağı'dır. Kazdağı'nın eteğinde bulunan Antandros Antik Kenti de pek çok mitosa ev sahipliği yapmıştır.” diyor Antandros kazı başkanı Prof. Dr. Gürcan Polat. Balıkesir’e bağlı Edremit ilçesinin Altınoluk mahallesinde, yazlıkların arasında sıkışıp kalmış çok önemli bir antik kent. Öyle ki, ünlü antik yazar Strabon'a göre, dünyaca bilinen üç güzeller yarışması için, üç tanrıçanın Antandros’un hemen arkasında bulunan Aleksandra dağına gelmişler, yani Antandros’a.

Dedik ya öykü, mitos, efsane önemlidir. Hikayesi varsa, can kulağı ile dinlenir. Sadece 3 güzel tanrıçanın katıldığı, sonunda Truva savaşına neden olan güzellik yarışması değil. Bana göre esas bomba hikaye, Aeneas’ın Truva’dan başlayıp, Roma’nın kuruluşu ile sonlanan yolculuğunun hikayesidir. Düşünsenize Roma İmparatorluğu'nun kökleri burada, Anadolu’da. Bu hikayeyi satmayacaksınız da, neyi satacaksınız turizm adına.

AENEAS KİMDİR?

Aeneas, Troia kraliyet ailesinden Ankhises ve tanrıça Aphrodite’nin (Venüs) oğludur. Troia savaşında Hektor’dan sonra en büyük kahraman odur. Hatta zaman zaman Priamos’un oğlu, büyük Troialı kahraman Hektor’a bile öğüt verir. Aeneas’ın görevi Troia’dan ayrılıp, yeni bir yurt kurmak, böylece Troia soyunu, yeni kuracağı topraklarda yüzyıllar boyu devam ettirmektir.

TROYA’DAN KAÇIŞ

Troialı kahraman Aeneas, annesinin; yani Aphrodite’nin koruması altında, omuzlarında babası Ankhises, elinden tuttuğu oğlu Askanius ile birlikte Troia yangınından kaçarak kurtulur. Beraberindeki Troialılar ile birlikte İda Dağı’nın eteklerindeki Antandros’a gelir. Truva'dan gelen yandaşları Aeneas’ın liderliği altında kendilerine yeni bir vatan aramaya hazırdır. Antandros’da gemiler inşa ederler. Antandros kıyısından, 20 gemi ile bahar ayı başlarında ayrılırlar.

ROMUS ve ROMULUS

Önce Trakya kıyıları, sonra Delos adası ile başlayan, gemilerle yeni vatan arayışı önce Girit’e, daha sonra da pek çok durak yaparak Kartaca üzerinden İtalya kıyılarına kadar sürer. Nihayet Aeneas Lavinium inşa ederek, birkaç yüzyıl sonra Romus ve Remulus’n doğumuna neden olacak bir hanedan kurar.

MÖ 1. yüzyılda Romalı şair Vergilius, Aeneas efsanesini, Aeneas’ın Roma’ya yolculuğunu yazdığı epik şiir Aeneid’de daha da geliştirdi. İlk imparator olan ve Vergilius’un döneminde de imparator olan Augustus ile büyük amcası ve selefi olan Jül Sezar’ın, Aeneas’ın soyundan geldiği söyleniyordu.

NEFİS MOZAİKLER

Antandros’ta yapılan kazılarda, kentin iyi korunmuş nekropolü yani mezarlığı, şehir surları, antik ticaret yolu ve Efes’teki yamaç evleri andıran mozaik tabanlı ve duvarları resimlerle süslü Roma evleri. Özellikle bu yamaç evler, olağanüstü güzel ve iyi korunmuş mozaikleri ile görenleri adeta büyülüyor. Geç Roma devrinden kalma yaklaşık 2 bin yıllık konak, kentin zenginliğini vurguluyor. Oturma ve yatak odaları, simpozyum denilen yemek odası, yerden ısıtmalı hamamı ile göz kamaştırıcı bir kalıntı. 

DERNEK ÖNEMLİ

Malumunuz üzere devlet bu tür araştırmalara hiçbir zaman yeterli desteği vermez. İş yine başa, yani gönlü güzel insanların başına düşer. Antandros Antik Kenti Koruma ve Yaşatma Derneği de bir avuç güzel insanın kazılara ve ören yerine katkı için 22 yıl önce kurdukları bir dernek.

Dernek, Bakanlar Kurulu tarafından “Kamu Yararına Çalışan Dernek” kabul edildiği için daha kolay bağış toplayabiliyor. Amaçları da son derece doğru. Dernek, Antandros’un ören yeri ilan edilmesi, Bakanlıkça düzenlenerek korunması, çıkan eserlerin ve buluntuların yerinde sergilenebilmesi için arkeoloji müzesi açılması, kazı çalışmalarının daha uzun dönemde ve iyileştirilmiş koşullarda yapılması ve Antandros’un tanıtılması için büyük çaba harcıyor.

ARKEOPARK

Sponsorlar aracılığı ile kazı ekibinin kazı sırasındaki gereksinimlerini karşılamaya çalışıyor, kazı ekibimizdeki arkeoloji öğrencilerine burs veriyor. Kazı ekibinden Doç. Dr. Yasemin Polat’ın hazırladığı “Çocuklarla Arkeopark” projesi kapsamında 7-15 yaş arası çocuklara görseller eşliğinde sunum yaparak Antandros tarihi, İda Dağı mitosları ile ilgili bilgi veriyor. Gülçin Cömert de derneğin kurucu yönetim kurulu üyesi ve en önde koşan neferlerinden.

SÜREKLİ KAZI

Antandros Antik Kenti'nin en büyük problemi de kazı alanının çok sahipli olması. Özel mülkiyetten Vakıflara kadar kazı alanının bulunduğu yerin pek çok sahibi var. Bu nedenle de bir türlü ören yeri statüsüne geçemiyor. Kazılar da bu nedenle sorunlu. Daha önce sadece yaz aylarında 3 ay yapılabilen kazılar 12 aya yayılmış durumda. Kazı başkanı Prof. Dr. Gürcan Polat, kazıların 2019 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili kazı başkanlıkları arasında imzalanan "Arkeolojik Kazıların Yıl Boyu Desteklenmesi Protokolü" ile "Arkeolojik Kazı Çalışmalarının Yıl Boyunca Sürdürülerek Etkin ve Verimli Hale Getirilmesi Projesi" çerçevesinde yılın 12 ayı yapılacağı söylüyor.

ANTANDROS BİR MÜCEVHER

Başta da söylediğim gibi, Antandros Anadolu hazine sandığının en değerli mücevherlerinden. Ama sandıkta tozlu kalırsa turizme faydası olmaz. Ancak cilalanır, parlatılırsa o zaman göz kamaştırıcı bir mücevher olur.

Hep derim ya, çalışmak, okumak ve çok öğrenmek zorundayız. Bu coğrafyanın gerçek değerini bilmiyoruz. Yaptığımız turizm de bunun canlı kanıtı. Özellikle gençlerimizi öğrenmeye, bilmeye davet ediyorum.