Anschluss, “Büyük Almanya” yaratma amacıyla 13 Mart 1938'de Avusturya’nın Almanya ile birleşmesidir.

Anschluss’u bir işgal olarak nitelendiremeyiz.

Çünkü tarihte ilk kez Avusturya halkı, kendi isteğiyle referandum yaparak Almanya’ya katılmayı kabul etti. Bu birleşmeye giden yolun başlangıcını ise Almanya'nın yasa dışı Avusturya Nasyonal Sosyalist Partisi'nin Avusturya tarafından tanınması ve hükümet ortaklığının kabul edilmesi yolundaki baskıları oluşturdu.

***

1938'de Avusturya Şansölyesi Kurt Schuschnigg, bağımsızlığı korumak ümidiyle Almanya'yla birleşme ya da bağımsızlık üzerine bir referandum yapmaya karar verdi ama Almanya'nın iktidarı Nazi partisine devretmesi yönündeki baskılara karşı koyamadı.

Bu çok iyi planlanmış darbe sonucu Avusturya Nasyonal Sosyalist Partisi Viyana'da kontrolü ele geçirdi ve Alman orduları Avusturya'ya girdiğinde hiçbir direnişle karşılaşmadı.

***

İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Almanya'nın Avusturya'yı ilhakı sırasında milliyetçilik ve vatanseverlik arasındaki fark ilk kez kendini bu kadar gösterdi.

Almanya'ya karşı hür Avusturya'yı savunan vatanseverler, Almanca konuşulan toprakların Nazi bayrağı altında birleşmesini isteyen milliyetçilere karşı çok uzun süre mücadele etti.

Ancak Alman birliklerinin sınırlardan içeri girip kilit noktaları ele geçirmesiyle vatansever direnişi kırıldı ve Hitler'in emriyle göstermelik bir plesibit yapılarak anschluss tamamlandı.

***

Tatile çıkmış adaletin tekrar göreve döndüğü gün olarak sayılan Adli Yıl Açılış Töreni'nde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun sözleri, bir anlamda Anschluss'u anımsattı bana.

Ne dedi Feyzioğlu?

“Vatan söz konusu ise gerisi teferruattır...”

Bu sözler Avusturya'yı sessizce işgal eden Hitler'in Nasyonel Sosyalist Partisi'nin de kullandığı sözlerdir.

Çünkü milliyetçilik ile vatanseverlik arasındaki en büyük fark bu sözün içinde gizlidir.

Çoğu zaman Mustafa Kemal Atatürk'e maledilmeye çalışılsa da, tarihçiler Atatürk'ün böyle bir söz söylemediğini defalarca açıkladılar ama nafile...

***

Vatanı gerekçe göstererek geri kalan her şeyi teferruat olarak görmek, aslında o sözü üzerine basa basa kullanan Türkiye'nin en büyük hukuk örgütünün başı tarafından hukuku çöpe atmaktır.

O sözü kullanmak, OHAL'i daimi hale getirmektir.

Neden mi?

Aynı saatlerde Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan Türkiye'de süren yargılamaları özetleyen şu tümceleri kuruyordu:

“İnsanların üzerine bazı suçlar atılarak, (Siz suçsuzluğunuzu ispat edeceksiniz, bizim sizin suçluluğunuzu ispat etmek gibi bir derdimiz yok) deniliyor. Ülke tarihinin kriz anlarında gördüğü kaotik hukuk düzeni, ne yazık ki uzun zamandır KHK'lar ve kararnameler araç yapılarak savunma hakkının sınırlandırılması suretiyle olağanlaştırılma eğilimindedir...”

***

Geldiğimiz yer, büyük Almanya yaratma amacıyla başlayan Anschluss'tan, Güçlü Türkiye yaratmak adına hukukun her gün tecavüze, cinayete uğramasıdır.

Ve hiç unutulmaladır ki, sahtekarların son sığınağı vatanseverliktir.

Teferruat, demokrasilerin olmazsa olmazıdır.