Haydi geçmiş olsun, Alaçatı bir 'Ot Festivali'ni daha atlattı.

'Atlattı' yerine 'kutladı' demeyi çok isterdim ama durum ne yazık ki her yıl daha çekilmez hale geliyor.

Bu kez işin içine silahlar da girdi.

Zaten son bir iki senedir sürekli vurulan, bıçaklanan birileri oluyor eskinin bu şirin Rum köyünde.

***

Olayları çıkaranlar, huzuru bozanlar çoğunlukla dışarıdan gelenler.

Rantı görünce sinek gibi üşüşen, özellikle de İstanbul'dan gelen mafya bozuntuları.

Yeni Başkan Ekrem Oran keşke artık ilk icraat olarak şu Alaçatı'ya bir el atsa...

İzmir Kordon boyunu bitiren 'leş eğlence anlayışının' göz göre göre Alaçatı'yı da yok etmemesi için elinden gelen ne varsa yapsa.

Tabela kepazeliğınden canlı müzik pespayeliğine, gürültü kirliliğinden sokakların gaspına kadar...

Neredeyse dokuz yıldır burada yaşıyorum ama köy içine sadece işim olduğunda ve zorunluluk hallerinde giriyorum.

Her girdiğimde de elime Deli Asiye gibi bir odun alıp' defolun köyümüzden defolun pis istilacılar' diye yalın ayak başı kabak koşmak istiyorum.

***

Bu yaz başımıza neler geleceğini şu kısacak Ot Festivali haftası gösterdi aslında.

Memlekette ne kadar pırlanta, altın saatli hanzo ve onların eşlikçisi eskort varsa doluştular yine abuk sabuk mekanlara, patlattılar şampanyaları.

Arada da tabancaları...

Hala peçetelerin havaya atıldığı bir eğlence anlayışı var bu kekolarda.

'Kıroyum ama para bende' tayfası.

Artık Alaçatı'da bir iki tane doğru düzgün mekan kaldı.

Ve ilginçtir o mafyatik mekanlarla değil de kalitede direnen bu işletmelerle uğraşan enteresan da bir güruh var.

İşlerine geldiğinde kendi halinde, müşterisiyle, konseptiyle pırıl pırıl bu mekanları şikayet üstüne şikayet ederken, yakınlarının sabaha kadar süren ve gecenin sessizliğini iğfal eden barlarında eller havaya coşmaktan çekinmiyorlar.

'Alaçatı'yı biz var ettik, biz olmasak siz hala otla, enginarla uğraşan sefil bir köydünüz' havasında gezen bu küçük fareler, kendilerinin sığmadığı deliğe bir de arkalarında koca koca kabakları bağladılar, geldikçe geliyorlar.

İzmir'in, Çeşme'nin daha doğrusu Ege'nin ruhunu kavrayamayan bu insanlar, geldikleri dağı mundar ettikleri yetmiyormuş gibi bir de şimdi bu güzelim bağı talan etme telaşındalar.

***

Dürüst, ekmeğinin peşinde esnaf bir bir kepenk kapatırken bu insanlar daha da gürültülü bir kazanç içindeler.

Değirmenlerinin ve küstah tavırlarının, akıl almaz cüretlerinin kaynağı nedir belli değil.

Tek hayalimiz bu devranın böyle dönmemesi.

Günün birinde yine biz bize kalmamız.

'Biz bize'den kastım Ege kültürüne saygılı, sanata duyarlı, eğlenceyi, müziği dansı davul üstünde göbek atmaktan ibaret görmeyen, nargileden anlamayan, belinde silah taşımayan, korumalarla gezmeyen, en lüks araca binmeyi adamlık saymayan, ama neşeyi de görgüyü de nezaketi de hayatının merkezine koyan insanlar.

Bıraksaydınız da köy kalsaydık.

İzmir'in tamamına yapılan gasp gibi...

Keşke buralara hiç bulaşmasaydınız.