9 Eylül 1922'de İzmir'de zaferle sonuçlanan Başkumandanlık Meydan Savaşı, Kurtuluş Savaşı'mızın son ve bitirici halkasıdır. Kurtuluş Savaşı, ülkemizi yoktan var eden büyük bir zaferle taçlanmıştır. Türk Ulusu, Kurtuluş Savaşı ile birlikte küllerinden yeniden doğmuş, dimdik ayağa kalkmış, ülkesini düşman ittifakının istilasından kurtarmış, yepyeni bir uygar devlet kurmayı başararak uygar uluslar içinde yerini hakkıyla, onuruyla ve gururuyla almıştır. 9 Eylül 1922'de, İzmir'in kurtuluşu ile emperyalizmin güdümündeki düşmanlar yurttan sökülüp atılmış, vatanımız, ulusumuz ve namusumuz işgalcilerden temizlenmiştir. 9 Eylül, 1922 demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin yolunun açıldığı gündür.
 

ZAFER ZEKANINDIR’
Sevgili okurlarım, bu savaşın öncülerinden olan Yüzbaşı İbrahim Hakkı'yı ve onun kahramanlığını çoğumuz bilmiyor olabiliriz. Yüzbaşı İbrahim Hakkı'nın torunları halen Bursa'da yaşamaktadır. İzmir'in kurtuluş gününde, onu rahmet ve minnet duygularımla anıyorum. Bu yüce kahramana "Ergin Akın" soyadını daha sonra Atatürk ve İnönü birlikte veriyor. Bu onurlu ve vefalı duruşun anısına yazımın başlığını, akın var akın, İzmir'e akın diye yazdım. Yüzbaşı İbrahim Hakkı, Bornova'yı düşman işgalinden kurtardıktan sonra; coşku ile toplanan Bornovalılara, bir taşın üzerine çıkarak şöyle hitap ediyor; "Muhterem Bornovalılar; hak edilen bir zaferin sevinç çığlıklarını bu meydanda hep birlikte kutluyoruz. Biz, bu zafere hak kazandık. Damarlarında hürriyet ve istiklal ateşi dolaşanların zafer, peşinden gelir. Zafer, zekanındır. Zafer, kahramanlarındır ve zafer hakkı olanlarındır. Korkakların hakkı mağlubiyettir. Ölüm, ölümden kaçanlara musallat olur. Biz, Büyük Kumandan Ulu Önder Gazimizin bize vermiş olduğu hedefe varmak için şanlı ordumuz dört nalla zafere koştuk. Karşınızda zafer neşesiyle dalgalanan bu şanlı bayrağımızı göğsünüzü kabarta kabarta alkışlayın. Alkış, zaferi hak kazanan insanların hakkıdır. Bu bayrak altında ciğerlerinizi hür bir milletin evlatları gibi iftiharla şişiriniz. Bu toprakları alırken kanını ve canını bu yurdun kurtuluşu ve bu milletin istiklali ve bağımsızlığı uğrunda feda eden aziz şehitlerimizi asla unutmayınız. Kurtuluşumuz aziz ve mukaddes olsun aziz Bornovalılar."

TARİHİ DESTAN
İbrahim Hakkı'nın her cümlesi coşku ve sürekli alkışlarla kesiliyor ve alkışlar dakikalarca sürüyor. Kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar ağlaşıyorlardı. Yaşlı kadınlar askerde bulunan oğullarını hatırlayarak kahraman Mehmetçiklerimizi kucaklıyor ve onlara sarılarak ağlaşıyor ve alınlarından öpüyorlardı. İzmir Kordonu'nda, İzmirlilerin heyecanına, coşkunluğuna son yok. İzmirliler kahramanlarını emsalsiz bir duygu ile karşılıyorlar, coşkuları ve sevinç çığlıkları gökleri deliyordu. Limanda bulunan harp gemilerimiz, galip ve muzaffer. Bayraklarımız nasıl da nazlı nazlı dalgalanıyordu. Sayısız coşkun kalabalıklar, Akdeniz'in incisi olan bu güzel şehrimize giren kahramanlarımızı alkışlıyor, alkışlıyor ve alkışlıyordu. Türk Ordusu, Başkumandan Mustafa Kemal'in, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir." emrini yerine getirmiş ve gösterdiği hedefe ulaşarak düşmanı denize dökmüştü. Türk Ordusu, tarihte görülmemiş bir destan yazmıştı. Yüzbaşı Şerafettin de hükümet konağına koşarak şanlı bayrağımızı gönlere çekmişti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 100 yıl önce bugün İzmir'e girmişti. Yanında silah arkadaşları iki ülküdaşı İsmet Paşa ve Fevzi Paşa vardı. İzmir ne kadar da kabına sığmaz olmuştu. İzmir ne kadar da mesuttu. Bu her ülkeye nasip olmayan bir mazhariyetti. Hükümet Konağı'na ve kışlaya çekilen şanlı bayraklarımız nazlı nazlı dalgalanıyordu. Serin bir imbatla nazlı nazlı dalgalanan şanlı bayrağımız İzmir'e ne kadarda yakışıyordu.

İzmir Kordon Boyu, gelincik ve papatya tarlasına benziyor, deniz şanlı bayraklarımızın akisleriyle bir nar ormanı gibi kızarıyordu. İşte İzmir böyle kurtarılmıştı. Türkiye böyle kurtarılmıştı. İzmir'in Kurtuluşunun 100. Yılı hepimize kutlu olsun. İzmir'in Kurtuluşunun 100. Yılı’nı göğsünüzü kabarta kabarta kutlayın... Meydanlardaki sesiniz, yeri ve göğü inletene kadar haykırın... Bu şanlı zafer, kahraman atalarımızın bize bıraktığı en büyük mirastır, onunla övünün ve gurur duyun... Cumhuriyetimizin yıkılmasına asla izin vermeyin... Kanla yoğrulmuş bu vatanı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve devrimlerini yılmadan ve yorulmadan sonsuza koruyun... Köşe yazımı dünya şairimiz Nazım Hikmet'in dizeleriyle noktalamak istedim. Akın var akın, güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın...