Evet işte o gün geldi çattı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için son düzlüğe girdik.

Hafta başında, yıllardır hasretini çektiğimiz, farklı siyasi görüşlerin ortak bir platformda halkın karşısında kozlarını paylaşmasını, kısmen de olsa, görme şansımız oldu. Her ne kadar çerçevesi kalın çizgilerle belirlenmiş bir program da olsa yılların siyasi geleneğini yeniden canlandırması bakımından önemliydi.

Eğer programdan sonra FETÖ tarzı bir kumpas senaryosu devreye sokulmasaydı aşağı yukarı bu doğrultuda bir şeyler yazabilirdim. Mevcut iktidarın yıllarca kol kola yürüdüğü, bütün taktiklerini avucunun içi gibi bildiği FETÖ tarzı bir kumpastan dahi medet umduğunu düşünürsek artık son kozlarını oynadıklarını söyleyebiliriz. Ekrem İmamoğlu, AKP'nin kimyasını bozmuş durumda. İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının ardından sahneyi Binali Yıldırım'a bırakan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da son hafta baktı ki İstanbul elden gidiyor, Binali Yıldırım bu işi kıvıramayacak, yeniden sahne almaya karar verdi. Erdoğan'ın tüm Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olduğunu, tarafsız davranması gerektiğini filan söylemeyeceğim. O konuyu geçeli çok oldu. Artık kimsenin Erdoğan'dan 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla tarafsız kalmasını beklemediğini biliyorum. Bilmeyen varsa ve bu konu üzerinden tartışma yürütüyorsa abesle iştigal ediyordur. Bunu geçelim.

XXX

AKP'lilerin artık kanıksadığımız bir alışkanlıkları var. Bir dönem kol kola yürüdükleri, kameralara 'biriz, birlikteyiz' pozu verdikleri, sonrasında değişen konjektürle birlikte 'tu kaka' yaptıkları kişileri siyasi rakipleriyle ilişkilendirmek. Recep Tayyip Erdoğan yine benzer bir çıkışla İmamoğlu'nu Mısır'da Muhammed Mursi'yi darbeyle deviren Abdulfettah el Sisi'yle özdeşleştirdi. Erdoğan, “Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı diyeceğiz? Mesele bu kadar önemli” diye talihsiz bir açıklamaya imza attı. Darbeci Abdulfettah el Sisi'den bu konuyla ilgili bir açıklama geldi mi, bilemiyorum. Ama bizim yerli Sisi bu sözleri üzerine alındı. Son dönemde Erdoğan'a desteğiyle bilinen “Sisi” lakaplı Seyhan Soylu, Erdoğan'ın sözleri için, şu ifadeleri kullandı: “Sayın Cumhurbaşkanımız eksik olmasın efendim. Sisi, eğer İstanbul'a hizmet verecekse başım üstüne. O emretsin, emri yerine gelsin efendim. Ben, laf aramızda, Sayın Cumhurbaşkanımıza söylemiştim; Binali Bey'in gönlü yok İstanbul'da, isterseniz beni koyun dedim. O da zannediyorum, hafızasında kalmış, ya Sisi'ye oy verin ya Binali Yıldırım'a diyor. Yani ne demek istiyor, gönlümde Sisi’yi oraya koymak vardı da Binali Bey’i koyduk, galiba yanlış yaptık. Ben böyle algıladım efendim. Başka söyleyecek ne var.”

Erdoğan'ın salvoları bununla da kalmadı. Katıldığı bir televizyon programında “gazetecilere cevapları sorulatırken” İmamoğlu'nu alenen tehdit etmeyi de unutmadı. Erdoğan, “Benim belediye başkanlığım nasıl düştüyse onunki de düşer. Ben yaşadım çünkü. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir.”

XXX

Son hafta yaşadıklarımız gösteriyor ki pazar akşamı İmamoğlu'nun belediye başkanlığı bir kez daha tescillendikten sonra yeni bir dönem başlayacak. İmamoğlu, belediyede 25 yıldır yapılan usulsüzlüklerin, yolsuzlukların daha perdesini aralayamadan üzerine çullanacaklar gibi. Yalnız Sayın Erdoğan'a şunu hatırlatmakta fayda var; kendisinin belediye başkanlığının düşmesi ve ceza evine girmesi onun Cumhurbaşkanı olmasına kadar giden sürecin başlangıcıydı. Sayın Erdoğan bu tarz açıklamalarla İmamoğlu'nun siyasette hızla yükselmesinin yolunu açıyor.

XXX

Birkaç söz de Sayın Binali Yıldırım için söylemek istiyorum. Her platformda dürüstlüğü, nezaketi, siyasi ahlakı ile övülen Yıldırım'ın İmamoğlu'na karşı yürütülen 'FETÖ' tarzı siyasete dahil olması hafızalardaki imajını hızla değiştiriyor.

XXX

Ve Uğur Dündar. Ortak yayın için ismi ilk telaffuz edilen meslek büyüğümüz, duayen gazeteci Uğur Dündar'ı öngörüsünden ötürü ayakta alkışlıyorum.