Zülfü Livaneli, son kitabı 'Rüzgarlar Hep Gençtir'de hayata nasıl geldiğinden, çocukluk ve gençlik yıllarından bahseder.

Kuşaklar arasındaki farkı ve teknolojinin gelişimini şöyle anlatır: 70'li yıllarda kızım Aylin ilkokula başlayacaktı.

Almanya'da üretilen kasede ses kaydeden teyplerden bir tane almıştım. Ankara'ya gittiğimde başta babama ve aileme mikrofonu uzattım.

Hepsi eşim Ülker'e selamlarını iletti kızıma da başarılar diledi. Dedem bir köşede oturuyordu. En son ona gittim. Dedem diğerlerinin yaptığı gibi mikrofonu ağzına götürdü ve 'Ülker Hanım' dedi. Sonra durdu ve bir kez daha 'Ülker Hanım' dedi.

Ve biraz daha bekledi, 'Nasılsın, iyisin?' dedi. Sonra da hepimizi şaşırtan bir hareket yaparak mikrofonu aletle birlikte yere savurdu.

Sonra da 'Cevap vermiyor ki, ne konuşam?' dedi. Belli ki koca dede hiç görmediği teybi telefonla karıştırıyordu. Biz de yıllarca bunu bir eğlence malzemesi olarak kullandık.

Şimdi aynı durum akıllı telefonlarla, yapay zekalarla ve 3D yazıcılarla yaşanıyor.

Anlaşılan o ki teknolojideki gelişim ve bize yaşattıkları hiç bitmeyecek. Yapay zekadan sonra şimdi de beynimizle kontrol ettiğimiz cihazlar dönemine geçiyoruz. Artık pek çok şeyi düşünce gücümüzle gerçekleştirebileceğiz.

Bunu da beyne robotlar sayesinde ince ince işlenen kablolarla bir bilgisayara bağlanarak yapabileceğiz. Söz gelimi bir yazımı yazmak istiyorsunuz. Düşünmeniz yeterli. Tuşlara basmadan, mouse kullanmadan bunu yapabileceksiniz. Eminim bu durum teknoloji de pek çok kişiyi şaşırtacak.

Elon Musk, Mars’a gidecek roketler ve kendi kendine gidebilen elektrikli otomobillerden sonra insan beynine de el attı.

Sahip olduğu Neuralink şirketi, düşünceler daha beynimizdeyken onları minik kablolarla yakalayıp çok hızlı bir şekilde bilgisayara bağlamayı sağlayacak bir cihaz üzerinde çalışıyor.
Bu sistemin dört temel parçası var: dikici bir robot, kablolar, elektronik çipler ve algoritmalar. Beyne sokulan kablolar çok ince. Saç telinin onda biri kadar. Ucu neredeyse beyin hücrelerimiz kadar küçük. Robotlar üzerindeki özel mikroskoplar yardımıyla bu kabloları 24 mikron genişlikteki bir iğneyle beyne dikiyor.

Kabloların diğer ucunda küçük bir çip var. Beyinden kablolarla toplanan bilgi bu çiplerle kablosuz olarak aktarılabiliyor. Çiplerdeki bilgiler bluetooth bağlantısıyla cep telefonunuzdaki bir uygulamaya gönderilecek.
Bunun ilk versiyonu fareler üzerinde denenmiş. Parmak ucunuza sığabilecek olan bu çiplerden beyninize 4 ila 10 taneye kadar yerleştirilebilecek. Çiplerin kabloları derinin altından kulağınızın arkasındaki bir cihaza bağlanacak.

Bu cihazda pil ve bluetooth anteni var. Tüm bunlar sayesinde beyniniz bir cep telefonu uygulamasına bağlanacak. Başlangıçta telefonunuzu yönetmek, yazı yazmak için sadece beyninizi kullanabileceksiniz. Böylece organik bir canlıyla sentetik bir makinenin birleşimini göreceğiz.
Neuralink’in uzun vadeli hedefi tam olarak bu. Makinelerle, onların beyni olan yapay zekayla insanları birleştirmek.

Aslında bu şirketin çalışmalarıyla Elon Musk, bir süre sonra yapay zekanın insanlığın sonunu getirecek adımlar atmasının önüne geçmeye çalışıyor.

Bizim savaşımız ise hala yeşili ve doğayı yok etmek isteyenlerle, Kaz Dağları'nı rahat bırakmayanlarla, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ni yıkmak için direten ve çözüm önerisi sunamayanlarla, sanatın ve bilimin önüne geçmeye çalışanlarla...

Belki tüm bu sorunlar bir süre sonra anlamsızlaşacak ama biz yine de bugün cehaletle, rant peşinde olanlarla mücadele içinde olmaya devam edeceğiz.

Çünkü ülkemize sevdalıyız, çünkü yarınlara dair umutlarımız var, çünkü daha iyi bir gelecek istiyoruz, çünkü sanatsız ve bilimden uzak bir toplum düşünemiyoruz. Ve bu mücadeleyi de belki Zülfü Livaneli'nin şu şarkısını dinleyerek sürdüreceğiz:

'Seher Yeli Çık Dağlara / Güneş Topla Benim İçin / Haber İlet Dört Diyara Canım / Güneş Topla Benim İçin'

Sonra sesimiz yettiğince kendimize bağıracağız:

'Ah benim sevdalı başım / Ah benim şair telaşım / Ah benim sarhoşluğum / Ah çılgın yüreğim / Sus artık uslandır beni'