Bu cümle ne güzel özetliyor ülkemizin son 20 yılını.

İstanbul'da Pazar günü 'Onur haftası' dolayısıyla düzenlenen bir gösteride polis şefi emrindeki polislere bu talimatı veriyor;

"Ağzını açanı alın"

Polisler, yalnızca ağzını açanı değil, fotoğraf çeken basın çalışanını da alıyorlar. Hem de ne almak; Amerika'daki olayda George Floyd'un boynuna diziyle çökerek ölümüne yol açan polis misali...

İşte ülkemizin 20 yılda geldiği nokta...

Hukuk yok, adalet yok, insan hakları yok, medya özgürlüğü yok. Ağzımızı açmak yasak...

20 yılın özeti bu da, çok gerilere gitmeyelim, gelin son bir ayın özetini çıkaralım;

Neler olmuş neler son otuz günde;

Her pazar suç örgütü liderinin iddiaları ile hop oturup hop kalktık.

Demirören'in Ziraat Bankası'ndan aldığı kredileri ve faizleri ōdemediğini, teminat olarak gösterdiği arazinin imarı olmadığını duyduk. Örgüt liderinden çanta dolusu paralar alan milletvekillerini, ayda 10 bin dolar alan siyasileri konuştuk. Kara para aklayıcısı bir kanun kaçağının İçişleri Bakanı ile görüştükten sonra yurt dışına çıktığı, çöktüğü otelin adeta bir devlet konuk evine döndüğü, eski başbakanın, savcı ve hakimlerin,üst düzey bürokratların, emniyet müdürlerinin, çantacı gazetecilerin otelde beş kuruş ödemeden tatil yaptığı iddiaları havada uçuştu.

Suç örgütü lideri iddialarını sıraladığı günlerde Erdoğan-Biden görüşmesi gerçekleştirildi. Görüşmede Amerika'nın Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK/PYD terör örgütüne yaptığı yardımlardan hiç söz edilmedi. Türkiye'nin F-35 projesinden çıkarılması konusu es geçildi. Biden'in soykırım açıklamaları ise "Hamdolsun" hiç gündeme gelmedi. Görüşmeden ne çıktı peki? Kabil'deki uluslararası havaalanının Mehmetçik tarafından korunması çıktı.

İzmir'de HDP il binası silahlı bir kişi tarafından basıldı. Olayda partinin çaycısı öldü.

Ülkede işsizlik korkunç boyutlarda seyrederken, öğrenciler KYK kredilerinin ödeyemezken, çiftçinin traktörüne haciz konulurken, on binlerce esnaf kepenk indirirken, pahalılık diz boyu, halk geçim derdindeyken çift maaşlı, beş maaşlı bürokratlarımız olduğunu öğrendik.

Sağlık Bakan Yardımcısı'nın yakınının Bakanlıktan milyonlarca liralık ihale aldığı ortaya çıktı.

Erdoğan; 'Faizleri düşürmek şart' dedi döviz yükseldi, Merkez Bankası Başkanı 'Faizler inmez' mesajı verdi, döviz düştü.

Dükkânların kapalı, milyonlarca işsizin ortalıkta dolaştığı, çalışanların gelirinin düştüğü bir ortamda TUİK büyüme hızını yüzde 7 olarak açıkladı, bu karamsar günlerde herkesi bir gülme aldı.TUİK gülmeler bitmesin diye aylık enflasyonu da 0.89 olarak ilan etti.

TUSİAD bozgunculuk yaptı. "Temennimiz temiz siyaset, AİHM kararlarına uyulmalı, büyüme istihdam yaratmıyor" açıklaması yaptı.

PTT ve Çaykur'un zararı milyonları aştı.

Kanal İstanbul polemikleri son 30 günde de sürdü. Erdoğan 'inadına yapacağız' dediği proje için çok sayıda bilim adamından görüş aldıklarını söyledi. Muhalefet, hangi bilim adamları?

Nuh'un gemisinde cep telefonu olduğunu söyleyen bilim adamları mı? diye sordu.

AKP'nin yalnızca bilim adamları değil akademisyenleri de saç-baş yoldurmaya devam ettiler ay boyunca. Adıyaman Üniversitesi Rektörü 'yabancı bir kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan korkunçtur' derken, Pamukkale Üniversitesi rektörü 'Korona hastasına şifa duası gönderdim, iyileşti' dedi.

Adana Karataş Belediyesi'nin özel pasaportla Avusturya'ya gönderdiği 30 kişiden 20'si Viyana Mehter takımına katılma (!) kararı alarak yurda dönmedi.

Bunlar yalnızca son 30 günün özeti. Ha bir de AKP'nin yaptırdığı ama paylaşmadığı anketler var. Bu kadar başarılı (!) bir iktidar anket sonuçlarını nasıl paylaşsın?

Hal böyle olunca Polis şefine de (Ağzını açanı alın!) demek düşüyor...