Rejim değişti.
Artık başkanlık sistemi var.
Bir bakıma devrim oldu.
Her devrimi solcular yapmaz,
Sağın da tam dönüştürme başarısı devrimdir..
Şimdi; akılda kalan bir devrimcinin çığlığı,
Ya da karşı devrimcinin zafer narası olmadı…
Bir ses kaldı kulağımda…
“Bana bak Muharrem, baktım sana Recep”
Al sana Türkiye değişiminin yükselen sesi…
Üçe bölündü toplum…
Gülenler, öfkeli-küskünler, hayret edenler…
Ben "Hayretçiler" kanadındayım…
Bir de "Öfkeli-küskünler" oluştu…
Elbette ki Muharrem İnce taraftarları.
Şimdi sözüm başta onlara;
Suçlu aranıyor… Kaybeden aranıyor…
Gerçek suçlu ve kaybeden, “Küsendir”
Şımarık çocuklar gibi, küsen ve kendisini odasına kapatan…
Ey küskün kardeş;
Yakın dünya tarihinin önemli iki devrimi vardır.
Biri Küba devrimi, ikincisi İran devrimi…
Her ikisinde de düşman Amerika idi.
Her ikisinde de halk rejimden bıkmış bunalmıştı.
Her şeye hazırdı toplum. Oldu…
Sence kolay mı oldu?
Misal Küba devrimi…
Küba’da düzen, kumar, fuhuş, rüşvet üçgenindeydi.
Batista diktatörlüğü halka baskı, kendisine dolar stoğu yapıyordu.

Fidel Castro, kardeşi ve Che 3 kişiydiler…
Toplaya toplaya 119 kişi oldular.
Moncado kışlasına silahlı saldırı düzenlediler.
8’i öldü, 12 yaralandı, 55 i direk idam edildi.
Aylarca hapishanelerde yattılar. Ülkeyi terk ettiler.
Tekrar geri geldiklerinde 82 kişi idiler.
Batista’nın askerleri 71’ini öldürdü.
Kaldı 11 kişi hemşerim…
Bak bi daha 11 kişi… Ama mücadeleleri hiç bitmedi.
Diktatör Batista, 300 milyon dolarlık valiziyle kaçtı ülkeden.
Bir kurşun dahi sıkmadan ülkenin başkentine girdi Castro ve Che…
Bir anda milyonlar oldular…
Bunu koyu solcu yazısı gibi algılamayın sakın.
Anlatmak istediğim her konuda “İnanç” vurgusu.
Yoksa Küba devriminin de, metodunun da eleştirilecek bir kamyon tarafı vardır.
Neyse ;
İnanç, hayatın her alanında inadına inanç…
Ne olmuş kaybettiysen..?
Her sabah yepyeni bir başlangıç olmasa, hayat yaşanır mı?
Her istediğini “Tık” diye almaya alışkın yeni insan çeşidi…
Yok öyle yağma…
Devrimci ya da kendini devrimci sanan muhalif!...
Bebeği elinden alınmış çocuk gibi ağlama…
….
Yenilen ya da yenildiğini zanneden herkese ;
"Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir…" (Che)


İsmail Küçükkaya vakası…


“Kaybeden” ilan edilenlerin listesi uzun.
Listenin içerisinde İsmail Küçükkaya da var.
Malum;
Muharrem İnce’nin “Adam kazandı” mesajı.
Ve bu mesajı okuması…
Gazeteciler ikiye bölündü.
Hareket doğru mu yanlış mı?
Ben “Yanlışçı” lardanım…
Sürekli diyalog halinde olduğun kaynaklarla akraba gibi oluyorsun.
Bir çoğumuzdaki bilgiler yenir yutulur değildir.
Ama izinsiz kullanılmamalı.
Hele hele, “O an”, “O durum”, “O dakika” nın önemi çok büyük.
Ben sormadan yapmazdım…
Gazetecilik o kadar keskin olsaydı.
İsmail’in “Zagor Tenay” olması lazımdı…
Aynı yiğitliği, diğer kaynaklara da yapabildi mi acaba?

Zordur basit…


Basit…
Dünyanın en zor işidir arkadaşım…
Önce basiti tertemiz bir yap.
Sonra varyeteni koyarsın…
Biz de şöyle…
Basiti basite almak,
Çok sevilir…
….
Ama olmuyor işte…
BBC, CNN, TRT…
İçerik açısından değil, yayın teknikleri açısından,
Basiti uygularlar…
Kareleri bellidir, planları bellidir, yayın teknikleri bellidir.
Zordur basit…
Sadedir basit…
Belki de her konuda…
Önce basiti, kurallarıyla, tertemiz yapmalı insan…
Çıkmalı, beyaz gömleğin kollarını sıvamalı…
Saat 23.00-24.00 gibi, genel merkezine gelmeli.
"Kaybettiysek ölmedik… Mücadele yeniden başlıyor demeli misal…"
Bu kadar basit gönül almak…
Bu kadar basit…
Zordur basit…


Patates


Biz aramızda çok kullanırız…
Bir iş kötüyse, ucuzsa, değersiz ise
"Patates"tir…
Kameraman arkadaşım çektiklerini gösterdi.
Beğenmedim.
Çocuk gençlerden… Alışkanlıklarımızı yeni tanıyor…
"Patates oğlum bu" dedim
"Sağol abi" dedi.
"Nesine sağol oğlum, olmamış ya" dedim…
"Ha… Patates 7 lira olunca güzel iş yaptım zannettim" dedi…
Yani artık "atates iş" söylemi de
Böylelikle deyimler mezarlığına uğurlandı…

DELİ ZİYA ; “Allah herkesi dostlarından korusun. Düşmanı ben hallederim”