Yerel seçimlere altı aydan az kaldı, püfür püfür esiyor rüzgar. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu aday olmayacağım dedi ya... CHP’de şimdi belediye başkanları, vekiller, oda başkanları herkes müstakbel aday. İlçe belediye başkanları tevazuyla adaylıklarını şöyle açıklıyor: “Çalışmalarımıza baksınlar, layık görüyorlarsa adayım”
Ankara’yı, genel merkezi bilemem ama naçizane ben icraatlara baktığımda kararsızım! Daha açık konuşalım. Aslında sosyal projeleri saymazsanız bu kentin akıl ve bilim ışığında tekniğini kavrayacak, tarımda, sanayide, ticarette, turizmde yeni gelişim alanları açacak, istihdam yaratacak, gelecek 30 yıla hazırlayacak,
iktidar dahil karşısına çıkacak tüm zorluklara direnecek aday profilinde bana göre kıtlık var.

Yetersizlikler


Yanlış anlaşılmasın. Genç, dinamik, pırıl pırıl, nevi şahsına münhasır projelere imza atan birçok ilçe belediye başkanımız mevcut. Geçen 4.5 yılda bir tecrübe de edindiler.
Güzel ama ülkenin koşulları, yasaların ilçe belediyelerine tanıdığı sınırlı yetkiler onları birer aktivite belediyeciliğine çevirdi. Şimdi üst üste sunumlar izliyoruz.
Konserler, dinletiler, semt merkezleri, diğer hizmetler. Artistik cümleler.
Harika.
Sosyal belediyecilik temeldir ama tümü değildir. Hani yollar, altyapı, ana arterler, istihdam odaklı projeler?
O ilçenin geleceği nasıl şekillenmeli, doğru modellemeler neler olmalı, hangi kent koridorları açılmalı, imar planlarında son kalan rekreasyon alanları nasıl korunmalı?
Tıs yok çünkü yetki alanlarının dışında kalıyor. İyi de yetkin yok, bir şey yapamıyorsan şerh de mi koyamıyorsun?

Fidanla oyalan


Bu farkın neden önemli olduğunu bir örnekle anlatalım. Mesala bir ilçe belediyemiz icraatları arasında, kendilerinden ruhsat alan binalar için iki fidan diktirdiklerini anlatıyor. Tezata bakınki, aynı ilçede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üst üste yüzlerce dönüm araziyi rekreasyon alanından konuta çevirdi ve belediye bunu izlemek zorunda kaldı. O ilçenin belediye başkanı, “plan değişiklini ben yapmadım, şimdi ruhsat izni vermezsem nasılsa bakanlıktan alırlar, bari milyonlarca liralık harçtan olmayım” diyor. Olma sen ilçende son kalan rekreasyon alanları konut alanına çevrilirken izle sonra da daire başına iki fidan zorunluluğu getir. Gerçekten çevreci bir yaklaşım!
Ha o başkan ne yapsın, itiraz etti, sesini yükseltti diyelim. Ömrü iki ay. Hemen İçişleri Bakanlığı devreye girer. Ama mesele de buradadır. Büyükşehire büyük düşünecekseniz, büyük direnecekseniz gelin!
İktidarla tüm uyumlu çabalarına karşın Başkan Kocaoğlu’nu 397 yılla yargıladılar, bu kenti koruyup geliştirmek, yanlışa göz yummamak için herşeyi göze alacaklar, gözü dönmüş rant algısının bizzat içinde olanlar değil, direnme gücüne, karakterine sahip olanlar gelsin.
Evet etrafınıza bir de bu gözle bakın.
Sahi sizce CHP Büyükşehir adayı kim?

ÜST ÜSTE KONKORDATO


Gülse Birsel’in Jet Sosyete dizisine dahi girdi ‘konkordato’ kelimesi. Sosyetik Gizem karakteri bu ismi o kadar çok duyuyor ki, İtalyan bir adam sanıyor! Gülse olayı güzel yakaladı ama ülkenin hali kötü.
OHAL'in bitmesiyle ‘iflas erteleme’ tartışması gündeme geldi. Nakit sıkışıklığı yaşayan ve alacaklarını tahsil edemeyen şirketlere iflas erteleme yerine konkordato ilan etme imkanı sağlandı. Konkordato, borçlarını ödemede zorlanan şirket ve kooperatiflerin, bir kısım borçlarından kurtularak borçlarını ödeyebilir duruma getirmeleri için uygulanan hukuki bir müessese. Şimdi yağmur gibi şirketler üst üste konkardato ilan ediyor. Ege’de Timpaş, Asyapı, Efetaş,Özler Makina, EMC Makina, Antor inşaat, Egetekgibi firmaların arasına gıdanın dev firmalarndan Yörsan da eklendi. Kimi firma konkardatoyu fırsat bilip, borçlarını düzenlemek istese de gerçek şu ki, piyasanın domino etkisi hızlandı. Zaten boğazına kadar zorlanan market tedarikçilerine yüzde 10 indirim yaptırtmak gibi geçici çözümler yerine ekonomiye sağlam bir aşı yapılmazsa, bu İtalyan (!) da gerçekçi çözüm sağlayamadığı gibi psikolojik havayı daha da karamsarlaştıracak.