Ali Safa Korkut

Türkiye’de birbirinden farklı pek çok alanda çalışmalar yürüten çok sayıda sivil toplum kuruluşu (STK) var. Kimisi çocuk, kimisi doğa, kimisi LGBTİ+, kimisi de mülteci hakları hakları alanında çalışıyor ancak hepsinin amacı aynı: Dezavantajlı bireylerin hayat şartlarını iyileştirmek ve kamu daha iyi kamusal hizmetler alabilmelerini sağlamak için kampanyalar geliştirmek. Peki bu STK’ların toplumsal rolü ve önemi nedir ve toplum bu rol ve önemin farkında mı? Uzun yıllardır gönüllü ve profesyonel olarak sivil toplum alanında çalışan Emine Uçak Erdoğan ve Derya Kap’ın yanı sıra Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nde (STGM) “Sivil Toplum Uzmanı” olan Eda Kılıç ile bu sorulara yanıt aradık.

İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün Dernekler Bilgi Sistemi’ni (DERBİS) kaynak göstererek paylaştığı güncel verilere göre 2021 yılı itibarıyla Türkiye’de faal 121 bin 915 sivil toplum kuruluşu (STK) bulunuyor. Bu verilere göre ülkedeki STK sayısı 2020’ye göre 695, 2019’a göre ise 3947 artmış durumda.

STK sayısında özellikle 2020’ye oranla yaşanan bu artış önemli. Zira Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilleri tarafından hazırlanan ve dernekler üzerinde büyük bir hakimiyet kuran “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Hakkında Kanun Teklifi", 26 Aralık 2020’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek resmen yasalaştı.

Teklif, muhalefet partileri ile STK’lar tarafından tepkilere neden olmuştu. Zira bu yeni düzenlemeyle terör suçları, uyuşturucu suçları ve mal varlığı aklama suçlarında haklarında soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurullar, İçişleri Bakanı tarafından görevden alınabilecek. Söz konusu derneklerin yönetimlerine kayyum atanabilecek. Bu da yeterli görülmezse İçişleri Bakanı bir derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilecek.

Peki her yıl sayıları artan ve spordan siyasete, kadın haklarından sanata kadar pek çok alanda faaliyet gösteren farklı STK’ların olduğu Türkiye’de toplum bu kuruluşlara nasıl yaklaşıyor? STK’lar toplum için nasıl bir önem arz ediyor veya önem arz ediyor mu? Bu kuruluşların olmadığı bir toplum düşünülebilir mi? STK’lar; toplumu, eşitsizliklerin giderilmesi yönünde değiştirip dönüştürmede etkili olabiliyor mu?

“Toplum STK’lar hakkında bilgi sahibi ancak ilgili değil”

Gazeteciliğin yanı sıra uzun yıllardır insan hakları alanı başta olmak üzere çeşitli STK’larda profesyonel ve gönüllü çalışmalar yürüten Emine Uçak Erdoğan, toplumun genel olarak sivil toplum alanıyla ilgili farkındalığının yüksek olduğunu söyledi. “İnsanlar kırsaldan kentlere, yerelden merkezi yapılara kadar bir çok alanda çevre faaliyetlerinden ekonomik çalışmalara kadar bir çok çalışma yürütüyor” diyen Erdoğan, tüm bu faaliyetleri de sivil toplum alanı içinde görmek ve değerlendirmek gerektiğini söyledi.

Tıpkı Erdoğan gibi uzun yıllardır sivil toplum alanında hem gönüllü hem de profesyonel olarak çalışmalar yürüten Derya Kap ise toplumun STK’lara olan yaklaşımı konusunda Erdoğan’dan farklı düşündüğünü belirtti. Türkiye kamuoyunun sivil topluma dair genel olarak olumsuz bir algıya sahip olduğunu söyleyen Kap, “Bununla koşut olarak sivil topluma ve STK’ların varlığı ile önemine dair farkındalık seviyesi de düşük. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalar da toplumun, STK’ların yaptığı faaliyetlerden sınırlı seviyede haberdar olduğunu ve sivil topluma da sınırlı seviyede katılım gösterildiğini gösteriyor.” dedi.

“Bizim gibi ülkelerde sivil toplumun rolü çok önemli”

STK’ların önemi hakkında konuşan Erdoğan, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sivil toplumun hem demokratikleşme hem de toplumsal dönüşüm ve toplumsal sorunların çözümü noktasında önemli işlevleri olduğunu belirtti. Erdoğan, “Bizim gibi toplumsal talep ve sorunların farklılaştığı; sosyokültürel, ekonomik, eşit yurttaşlık ve haklar alanında dezavantajlı grupların olduğu ülkelerde sorunların keşfedilmesi, bunların siyaset ve kamu kurumlarına taşınması açısından sivil toplumun rolü çok önemli” diye konuştu.

Kap, bu konuda Erdoğan ile hemfikir. Sivil toplumun özellikle Türkiye gibi ülkelerde çok önemli olduğunu belirten Kap, STK’ların kendilerinin de bunun bilincinde olmaları sebebiyle son yıllarda artan kutuplaşma ve siyasi baskılara karşın varlıklarını sürdürmeye gayret ettiklerini belirtti. Kadın ve LGBTİ+ hakları, insan hakları ve çevre alanında çalışan STK’ların çok daha zor koşullarda faaliyetlerini sürdürmeye çalıştığını söyleyen Kap, “Tüm bunlara rağmen, özellikle kadın örgütlerinin pandemi kısıtlarında bile sokaklara çıkarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ve kadınların yıllarca mücadele ile elde ettikleri haklarını koruma gayretini göz ardı edemeyiz” dedi.

“Sivil toplum kuruluşlarının olmadığı bir toplum düşünülemez”

Erdoğan; sivil toplumun, aktif vatandaşlığın harekete geçtiği bir alan olduğunu ve bu sebeple STK’ların olmadığı bir toplumun düşünülemeyeceğini söyledi. Uçak, “Çünkü sadece sorunlar değil insanların kendi yaşam ortamları; değişen, dönüşen durumlarla ilgili fikirlerini dile getirme; bu konuda ilgilileri harekete geçirme ve toplumu etkileme gibi durumlara toplumun hep ilgisi olacak.” diye konuştu.

Kap da STK’ların olmadığı bir toplumun sağlıklı bir şekilde var olamayacağını söyleyerek “STK’ların olmadığı bir toplum hayal edilemez” dedi. Dernek, vakıf, kâr amacı gütmeyen kooperatif, sosyal girişim, platform ve inisiyatiflerin; toplumlar için çok önemli sorunların çözüm noktaları olduğunu kaydedn Kap, “Zira, sivil toplum farkında olsak da olmasak da toplumsal düzeyde hayatımızın her anında bir şekilde karşıma çıkan yapılardır. Bir mahallede ortaya çıkan bir sorun için bir araya gelen birkaç kişiden oluşan bir grup da ‘sivil toplum’ tanımı içindedir.” ifadelerini kullandı.

Kılıç: İnsanlar sadece kendine yakın örgütlenmeler hakkında bilgi sahibi

STK’ların güçlenip daha etkin çalışmalar yapmalarına destek olmayı amaçlayan Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nde (STGM) “Sivil Toplum Uzmanı” olarak görev yapan Eda Kılıç ise toplumun, STK’lardan haberdar olduğunu ancak bunları sadece “dernekler”den ibaret sandığını söyledi. Vakıflar, meslek örgütleri, sendikalar, kooperatifler ve birliklerin de sivil alanda önemli çalışmalar yaptığını söyleyen Kılıç, “Öte yandan, insanlar genel olarak kendilerine yakın örgütlenmeler hakkında bilgi sahibi olsa da sivil alanın başka mecralarında neler olduğundan yeterince haberdar olduklarını söylemek henüz mümkün değil.” dedi.

Gençlikten topluma, hayvandan çocuk haklarına; sanattan spora ve iklimden doğaya kadar pek çok alanda faaliyet gösteren farklı STK’ların olduğunu belirten Kılıç, “Sivil toplum bunlar gibi binlerce gönüllü çabanın birbiriyle etkileşimli toplamıdır. Bu bütünlük görülmediği zaman insanlar sivil toplum örgütleri konusunda sığ bir bakış açısına takılıyorlar. Kimisi onların ‘aykırı’ faaliyetler yürüten örgütler olduğunu düşünür, kimisi de sivil toplumu hayırseverlikten ibaret sanır. Bunun nedenleri arasında STK’ların henüz bütün potansiyellerini gerçekleştirmenin uzağında oluşu, faaliyetleri ile ilgili medyada çıkan kutuplaştırıcı söylemler, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve politik süreç ve bu sürecin insanların önceliklerine olan zorunlu etkisi sayılabilir.” ifadelerini kullandı.

“Sivil toplum insanlar hiçin hayatî bir öneme sahip”

STK’ların toplumsal rolü ve önemi hakkında konuşan Kılıç, “Özellikle belli alanlarda çalışan STK’ların varlıklarının şu günlerde ne kadar elzem olduğunu hepimiz görüyoruz.” dedi.

Kadın örgütlerinim ihtiyaç halinde kadınlara barınma sağladığını, LGBTİ+ örgütlerinin psikososyal destek hatlarının ne kadar kıymetli olduğunu ve çeşitli derneklerin sokakta yaşayan insanlara sağladığı gıda desteklerinin insanlar için hayatî bir öneme sahip olduğunu söyleyen Kılıç, ”Bütün bunlar aslında Türkiye’nin bir süredir içinde bulunduğu zorluklardan daha da fazla etkilenen dezavantajlı grupların, hayatlarını sivil toplum örgütlerinin çabaları ile bir şekilde daha kolay idame ettirdiğini bize göstermekte. Bunlarla birlikte sivil toplum örgütlerinin sadece ihtiyaç duyulan anlarda ve yerlerde hizmet ya da dayanışma gösteren örgütler olduğunu varsaymak da doğru değil. Sivil örgütler bütün bu alanlarda hak sahiplerinin sesi olarak savunuculuk yapmakta ve sorumluluk sahibi kamu kurumlarının daha iyi kamusal hizmetler sağlaması için kampanyalar geliştirmektedir.” diye konuştu.

“Sivil toplum, bir nefes alma alanı”

Kılıç da Emine Uçak Erdoğan ve Derya Kap gibi STK’ların olmadığı bir toplumun düşünülemeyeceğini söyledi. Kılıç,” Açıkçası bugün anladığımız anlamda, sürekli çeşitli sorunların peşinde koşan sivil toplum kuruluşlarının olmadığı bir toplum ancak bir ütopyada mümkün olabilir. Şu an için ise her ne kadar sivil toplum Türkiye’de hala olması gerektiği yerde değilse de aslında hepimiz için hem bir nefes alma alanı hem de insan gibi yaşamamız, toplumun gelişmesi ve ilerlemesi adına bir zorunluluk.” diye konuştu.