Şenol BALİ

Göç çağımızın en temel ve en zorlu, en çözümsüz sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Süren çatışmalı süreç, antidemokratik yönetimler ve yoksulluk göçü besleyen temel etkenler. Bu yüzdendir ki Ortadoğu'nun çeşitli ülkelerinden ülkemize olan göçmen geçişleri bitmek bilmiyor. Söz konusu geçişlerin olduğu en belirgin kent ise Van.

Coğrafik yapısı kaçak girişler için nispeten elverişli olan sınır kenti Van, değişik Ortadoğu ülkesinden gelerek Avrupa'ya gitmek isteyen göçmenler için bir geçiş güzergâhı olarak kullanılmakta. Sadece bu yıl açıklanan rakamlara göre beşyüz binin üzerinde göçmenin giriş yaptığı Van; yolculuk esnasında yaşanan kaza, donma veya açlık gibi sebeplerle bazen göçmenlere mezar olmakta bazen de vize başvuru yapanların onay sürecini beklediği ikinci bir yurt...

Van'ın İran İslam Cumhuriyeti ile 240 kilometrelik bir sınır hattı bulunuyor. Bu hattı Van’ın Saray, Başkale ve Çaldıran ilçeleri oluşturuyor. Sınırın karşı tarafında ise Maku, Xoy ve Salmas kentleri var. Kaçakçıların hemen hepsi bu kentleri ve köylerini kullanarak mülteci geçişlerini sağlıyor.

Köylüsünden sanatçısına, kadınından çocuğuna her birinin belli bir hikaye ile bu güzergahları kullanarak giriştikleri zorlu ve ölümcül yolculukların ardından geldikleri Van'da, bazen yeni serüvenlerlerle de karşılaşıyor göçmenler.

Shwan Loghmani, Hiwa Molania ve Ali Mutii diğer göçmenlere göre nispeten daha ilginç bir yaşam öyküsü ve göç serüvenine sahip.Van'da yaşayan İran'lı göçmenlerden Loghmani rock ve metal müzik sanatçısı, Molania gazeteci ve Mutii ise bir heykeltraş. Üçü de farklı dönemlerde Van'a gelmiş ve yurtlarını terk etmesine neden olan sanatlarını kendi çabalarıyla ve göçmen statüsünün soğuk gölgesinde sürdürmeye çalışıyor.

“Yaptığım müzik haram ilan edilmişti”

Shwan Loghmani İran'a müziğe erken yaşlarda başlamış ve yaptığı müziğin ve yaşam tarzının İran'da haram kılındığını söylüyor. Bodrumlarda veya metruk binalarda müziklerini kaçak yollarla yaptığını ifade eden Loghmani üzülerek 'Ateist' ilan edildiğini dile getiriyor ve şöyle devam ediyor: “41 yaşındayım. Çocukluğumdan bu yana müzikle uğraşıyorum. Harmonica müzik yaptım. Şan, keman ve viyalo enstrümanlarıyla müzik yapıyorum. Tahran'a taşındım genç yaşlarda. Orada çalışmalarıma devam ettim. Gitara başladım devamında. Sonra grup kurduk. Ancak bu yasaktı. Bazı müzikleri kaçak yapıyorduk. Metal müzik mesela. Bodrumlarda veya eski binalarda yapıyorduk müziği. Metal tarzda kliplerim vardı ancak maalesef İran'da metal müzik ateizme teşvik ediyor gerekçesiyle yasak. Şeytan müziği deniliyordu ve haram ilan edilmişti. Dışlanıyorduk bu yüzden. Hatta tutuklanıyorduk da.”

“Sanatımı özgürce yapabileceğim bir hayat istiyorum”

Yurdunu terk etmek zorunda kalan Loghmani, Türkiye'ye sanatını daha özgür icra etmek için geldiğini söylüyor ancak burda da giyiminden dolayı dışlanmasından sitem ediyor.

“5 yıldır buradayım. Sanatımı daha sakin ve özgür yapabilmek için Türkiye'ye geldim. Yani yaptığım müzik beni buralara attı. Stilim için burada zorlanıyorum. İran'da da böyleydi. Giyimim üzerinden acayip karşılanıyorum. Burada da özgür hissedemiyorum. O yüzden Avrupa'ya gitmem kurtuluş olacak. Burada da müzik dersleri veriyorum ve ensrümantal müzikler üretiyorum. Klipler yaptım burada. Onun dışında reklam ve video tanıtım işleri yapıyorum.

Göçmen statüsünde yaşamanın zorluklarına değinen Loghmani, başvuru yaptığı İngiltere'nin vizesini onaylamasını bekliyor. “Göçmen statüsünde yaşıyorum. Başka bir şehre gidemiyorum. Hepsi izne tabii. Yine iş bulamıyorsun göçmensin diye. Şu an vize bekliyorum. İngiltere'ye gideceğim. Sakin ve sanatımı özgürce icra edebileceğim, üretebileceğim bir hayat istiyorum. Bunun yeri de Avrupa...” diyen Loghmani, İran'a dönmek istiyor musunuz sorusuna da net bir şekilde 'Hayır' cevabı veriyor.

“Gazetecilik zor iş”

Aynı soruya 'Hayır' cevabı veren bir başka İran'lı Hiwa Molania. Molania, uzun yıllar yaptığı gazetecilik mesleğine Van'da devam ediyor. Şimdilerde serbest gazetecilik yapan Molania, İran’da gazetecilik yaptığı sırada propaganda yapmak suçlamasıyla yargılanmış ve dokuz ay 13 gün cezaevinde kalmış. Molania kendisini Türkiye'ye atan hikayesine şöyle başlıyor; “İran'da 2006 yılında cezaevine girdim. Denetimli serbestlik şartıyla serbest bırakıldım. İran'da durum her anlamda kötüydü. Gazeteciydim ancak iktidar karşıtı birşey diyemiyorduk. Ben de kalkıp Irak'a geçtim. Orada da bir süre işimi yaptım. İnsan odaklı haberleri yapıp ajanslara servis ediyordum. Ancak orada da oturumum bittiği için İran'a teslim edileceğim söylendi ben de bunun üzerine Türkiye'ye geçtim. Gazetecilik yapıyorduk ancak bu yasaktı. Bu yüzden gizli yapmak zorunda kalıyorduk. Haber yapıp email yoluyla gönderiyorduk. İki yol vardı aslında ya bu işi yapmayacaktın ya da yapsan da sırtını iktidara yaslaman lazımdı. Şuan bile cezaevlerinde yüzlerce gazeteci var yazıp çizdikleri üzerinden.”

“Mesleğimde ısrar edeceğim”

2014 yılından bu yana Van'da yaşadığını söyleyen Molania, “Mülteci statüsünde gazetecilik yapmaya devam ediyorum. İşimi seviyorum. İşim için onca bedel ödedim. Cezaevinde yattım, yurdumdan çıktım. Bırakamam” sözleriyle mesleğine olan sevgi ve ısrarını vurguluyor.

“Göçmenlerin bir umudu kalmamış. Belirsizlik oldukça zor durumda bırakıyor bizleri. Gelecekle ilgili bir hayalimiz yok. Eskiden Birleşmiş Milletler ilgileniyordu ve şimdiki gibi zor değildi. Başvuruyordun seni bir süre sonra gönderiyorlardı. Ancak şimdi isteseler İran'a bile iade edebilirler” ifadelerini kullanan Molania, 'Gelecekte ne yapmak istiyrosun' sorusuna Loghmani'ya benzer bir cevap vererek mesleğini özgürce yapmak istediğinin altını çiziyor.

“Kendimizi tarif edemiyoruz”

Göçmenlik statüsüne dikkat çeken Molania konuşmasını şöyle sürdürüyor; “Kimliğimiz yok en büyük sorun bu. Kendimizi tarif edemiyoruz. Türkiye'de geçici bir kimlik aldık ama bunun da uluslararası bir geçerliliği yok. Çocuklarımla beraber yaşıyoruz. Onlar da aynı sorunu yaşıyor. Gazetecilikle geçimimi sağlıyorum. Bazen iş olmayınca çarşıya çıkıp başka işlerde çalışıyorum ailemi geçindirmek için. Çocuklarımın aynı kaderi yaşamalarını istemiyorum.”

Loghmani ve Molania ile benzeri bir hikaye taşıyan Heykeltraş Ali Mutii de benzeri gerçeklere dikkat çekiyor. Yaklaşık üç yıldır Van’da yaşayan metal heykel sanatçısı Ali Mutii, hurdalıklardan ve atık metallerden topladığı malzemelerle heykeller yapıyor. Üç yıldır Van'da yaşayan hatta bir de atölye açan Mutii de Molania gibi ülkesi İran'da çıkarken Irak'a gidiyor orada bir süre kaldıktan sonra Van'a yerleşiyor ve yerleştikten sonra ailesini yanına alıyor.

“Sanata ilgi gösterilmiyor”

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) bağlı Erbil kentinde birkaç yıl kaldıktan sonra hükümetten sanatını icra edebilmek için destek talebinde bulunduğunu fakat gereken desteği alamadığını belirtiyor. Bu girişimi başarısız olunca Van’a gelmeye karar veriyor Mutii.

“Bazı nedenlerden dolayı ülkemden çıkmak zorunda kaldım.Orada sanatçı olmak, sanatla uğraşmak zor. Çünkü bir önemi yok sanatın. Ben de bu ve bazı diğer nedenlerden çıktım önce Erbil'e ordan da Van'a geldim.Burada kendime bir de atölye açtım. Şu an herhangi bir destek alamadığım halde ürettiğim eserleri satarak bazen de inşaatlarda kaynak işi yaparak ailemin geçimimi sağlıyorum” diyen Mutii, Van'da her ne kadar sosyolojik olarak rahat olduğunu söylese de burada da sanata gerekli ilginin gösterilmediğini ifade ediyor.

Sanatçının sahiplenmesi gerektiğinin altını çizen Mutii de, Loghmani ve Molania gibi Avrupa'ya gitmek istiyor.

“Burada da İran'da da sanata yeteri ilgi gösterilmiyor. O yüzden insanın ve sanatının daha kıymetli olduğu Avrupa'ya gitmek istiyorum. Bir çocuğum orada, başvuru yaptığımız Almanya'nın vizeyi onaylamasını bekliyoruz. Oraya gidersem sanatımı daha özgürce yaratabileceğim ve bu beni daha çok mutlu edecek.