Hazırlayan / Melis APAYDIN İD

Çocuk istismarı Türkiye'nin ve dünyanın kanayan yarası. Dünya Sağlık Örgütü (WHO); çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da ülkesi tarafından yapılan davranışları çocuk istismarı olarak tanımlamış. Ve ne yazık ki çocuklar üzerinde pek çok açıdan olumsuz etki yaratan istismar; genelde çocuğun yakından tanıyıp, bildiği ve güvendiği kişiler tarafından yapılıyor. Bu can acıtan konuyu uzmanlarıyla, psikologlarla, avukatlarla ve sivil toplum aktivistleriyle konuştuk.

2019 yılı Kasım ayı itibariyle 1300 çocuğun başvurduğu Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İzlem Merkezi’nde (ÇİM) görevli Çocuk Psikiyatristleri Sevay Alşen Güney ve Dr. Nagihan Cevher Binici İzmir Çocuk İzlem Merkezi ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Haftanın 2 günü ÇİM’e gelen çocukların psikiyatrik değerlendirmesini yaptıklarını belirten Çocuk Psikiyatristi Sevay Alşen Güney, “Savcı Nihal Fındık ÇİM’ler kurulmadan önce yaptığı bir sunumda, istismara uğrayan bir çocuğun adli süreçte yaşadıklarını 17 kişiye anlatmak zorunda kaldığını ifade etmişti. ÇİM’lerin temel hedefi bu sayıyı 1’e indirmekti. Hala yeterli ifade alamadığını düşünüp çocuğu yeniden dinlemek isteyen hakimler, savcılar olsa da bu sayıyı 5’e düşürebildik. İzmir ÇİM’de adli görüşmeci ya da savcı, adli sürecin sonucunda çocukların yüzde 60’ını çocuk psikiyatrisine yönlendiriyor. Bizler tüm adli süreç bittikten sonra bu çocukların tedavisine başlıyoruz.”

En büyük istismar ensest

İstismarcıların çoğunlukla tanıdık olduğunu söyleyen Çocuk Psikiyatristi Dr. Nagihan Cevher Binici oldukça çarpıcı bilgiler veriyor. Ensestte ortaya çıkan ruhsal bozuklukların çok daha beligin olduğunu belirten Binici şunları söylüyor: “Aile içi cinsel istismar belirtilerin şiddetini en çok arttıranlardan. Bir takım risk faktörleri var. Parçalanmış aileler, anne rolünü üstlenen etkin birinin olmaması, babanın ortamda olan kızını bir cinsel obje olarak kullanma ihtiyacı, annenin uzun süre yokluğu, kaybı, anne ya da babanın madde kullanımı, alkol kullanımı, düşük sosyolojik düzey. Bunlar çok önemli faktörler. Çocuklara ilk olarak bir sıkıntın olduğunda kime anlatırsın diye sorarız. Eğer annem ve babam diye cevap verirse daha az risk altındadır. Ama öğretmenim, arkadaşım diyen çocuklar daha çok risk altındadır. Ailenin istismara yaklaşımı da burada çok önemli. Özellikle erkek çocuklarında istismarın üzeri kapatılıyor. Bildirilen istismarlar buzdağının tepesi. Bu bütün dünyada biliniyor. Hala istismarı bildirmeyen öğretmenler var. Ben bunu babana söylersem baban beni öldürür diyen anneler var. Bu bir suçtur.”

Çocuklarına inanmıyorlar

Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Avukat Nuriye Kadan, cinsel istismar konusunda net rakamlara ulaşmanın mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Kayıt altına alınanların, alınmayanlar yanında çok az olduğunu ifade eden Kadan şu bilgileri veriyor: “Avukat atamalarına bakarak bazı veriler elde etsek de adalet mekanizmasına hiç girmeyen cinsel istismar mağduru çocuklar olduğunu biliyoruz. Saklı kalan, avukat ataması yapılmayan çocuklar da var. İstismarın açığa çıkması için aileye ve rehber öğretmenlere düşen çok kilit görevler var. Aile nedense çocuğun bu tür söylemlerine önce inanmak istemiyor. Sahalardaki uygulamalarda bunu görüyoruz. Çocuktur hayal dünyasındadır gibi ifadeler kullanılıyor. İş daha ciddi boyutlara ulaştığında inanmaya başlıyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Çocuğum lekelenmesin, çocuğumun adı çıkmasın diyerek üzerini örtmek eğiliminde olabiliyorlar. Öncelikle bunların çözülmesi gerekir. Öğretmenlerin de bu konuda daha cesur olması gerekiyor. İstismarı gözlemlese bile okulun adı çıkmasın diyerek üzeri örtülen vakaların da olduğunu biliyoruz. Yasal olarak öğretmenler bu durumu mutlaka ihbar etmeli. Hatta her bireyin bir istismar gördüğünde bunu ihbar etmek gibi bir sorumluluğu var. Kamuda çalışan kişilerin ihbar etmemesi halinde, ceza kanununda belirtilen bir cezası da var.”

Avukatın rolü çok önemli

Avukatların çocuk davalarında çok önemli bir rolü olduğunun altını çizen Kadan, “Bir avukatın çocukla olan iletişimi ile yetişkinle olan iletişimi arasında çok büyük bir fark var. Biz İzmir Barosu'nda buna ilişkin bir çalışma yapıp 100 meslektaşımızın eğitim almasını sağladık. Bu çalışma daha sonra pek çok ilde de örnek oldu. İstismar mağduru bir çocuğa nasıl yaklaşacaksınız, ondan bilgi almak için nasıl bir iletişim kuracaksınız bunlar o kadar önemliki. Bu çocukların ifadelerinin alınması için Çocuk İzlem Merkezleri’ne yönlendirilmesi, dava esnasında bilgisine başvurulmak istenirse Adli Görüşme Odalarının kullanması çok önemli. Bu alanda farkındalığı olan avukat çocuğun psikolojisi için bu adımları atıyor. Ama bu konuda farkındalığı olmayan bir avukat bunlar için çabalamıyor. O zaman nitelikli bir yargılama süreci de olmuyor. Çocuk ihmal ve istismarında avukatın rolü çok önemli. Farkındalığı olan bir avukat çocuğun geleceğini kurtarıyor. Sadece yargı süreci için değil, sonrasında alınacak tedbirler anlamında da meslektaşlarımızın görevi büyük” ifadelerini kullandı.

33 Bin kişilik gönüllü ordusu

2014 yılında İzmir Menderes’te 6 öğrenciye cinsel istismarda bulunan okul müdürünün yargılanmasını sağlayan öğretmen Saadet Özkan, çocukların artık susmadığını, yaşadıklarını adeta haykırdıklarını, ancak ailelerin bunu duymadığını söylüyor. 2017’de kurulan Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) sayesinde istismara uğrayan çocuklara yardım ettiklerini söyleyen Özkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda 33 bin gönüllü üyemiz ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gönüllülerimiz arasında akademisyenler, adli tıp uzmanları, avukatlar, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, ev kadınları, mühendisler var. Bizim en büyük amacımız, çocukları koruyacak yasaların çıkması için mücadele etmek.”

Her aşamada destek

“UCİM’e telefon ya da internet yoluyla bir ihbar geldiğinde, hemen ihbarın geldiği ilin koordinatörleri harekete geçiyor. Öncelikle aileye danışmanlık yapıyoruz. Çocuğu Çocuk İzlem Merkezi(ÇİM) ya da Çocuk Şubeye yönlendiriyoruz. Arkadaşlarımız kapıda bekliyorlar. Çocuklar koruma altına alınacaksa eşlik ediyoruz. Sonrasında anneyle irtibat halinde olup, dava sürecini takip ediyoruz. CMK avukatlarıyla iş birliği yapıyoruz. Davaya müdahil olabiliyorsak davaya hazırlanıyoruz. Sonuçlanana kadar çocuğa eşlik ediyoruz.”

Günde 70 ihbar geliyor

“Türkiye’nin dört bir yanından günden ortalama 70 ihbar alıyoruz. Gelen vakalar 5-12 yaş arasında oluyor. Kız erkek diye bir ayrım yok. Hem kız hem de erkek çocukları mağdur. İstismar uzaktan gelmiyor. Bize gelen ihbarların yüzde 90’ında istismarın tanıdık birinden geldiğini görüyoruz. Yüzde 70 aile içinde, yüzde 20 öğretmen, komşu, kapıcı vs. Birinci sırada baba, dede, amca gibi kan bağı olan kişiler var, ikinci sırada ise öğretmenler. İstismarın ortaya çıkması konusunda en büyük görev evde anneye, okulda ise öğretmenlere düşüyor. Benim okulumun itibarı gider diye düşünüp, istismarın üzerini kapatamazsınız. Bu en büyük alçaklık. Yapılması gereken raporlamak, ihbar etmek. Yargıda da ben bilmiyorum, görmedim demek yerine çocuğun ne yaşadığını anlatmak zorundasınız. Öğretmenler korkmamalılar.”

Çocuklar konuşuyor, aileler örtbas ediyor

“Z kuşağı çocukların kendilerini ifade etme konusunda çok rahat olduğunu gözlemliyoruz. Sosyal medya başlı başına bir alan. Çocuklar sürekli dünyayla iletişim halinde. Yaşadıklarıyla ilgili çevreleriyle dertleşebiliyorlar. Gelen vakalarda bunu çok net gözlemliyoruz. Çocuklar biz konuşuyoruz, bağırıyoruz. Önlem alın diyorlar. Nesil isyan ediyor. Sağlıklı büyümek istiyor. Bu farkındalığı fark etmek ve önlemler almak gerekiyor. Çocuk her türlü sinyali veriyor, anneler kafasını kaldırıp çocuğa bakmak zorunda. Çocuğa, 'Ne yedin ne içtin yerine kendini nasıl hissediyorsun' diye sormak zorunda. Ben her zaman sana inanırım, her zaman sana güvenirim demek zorunda. İstismarı örtbas eden aileler görüyoruz. Çocuklar büyüklerden çok daha cesur. Bizzat bize başvurup yaşadıklarını anlatanlar var. Ben o çocuklara mağdur demiyorum. Ülkeyi, başka çocukları koruyan kahraman çocuklar onlar.”

İstismar normalleştiriliyor

Travmalar ile ilgili çalışmalar yapan Uzman Psikolog ve Psikoterapist Didem Turgut Çönkü istismarın varlığını kabul edip üzerine konuşmak gerektiğinin altını çizerken, “Ailenin bile kendi içinde örtmeye çalıştığı konular bunlar. Bunları gün yüzüne çıkartmazsak, bu insanlara kendilerini ifade etmek için fırsat vermezsek istismar hep kapılar ardında kalır. Çocukluklarında cinsel istismara maruz kalan kişilerin bunu yetişkinliklerinde de yaşaması mümkün. İstismarla büyüdüğü için bunu bastırmak zorunda kalıyor, ailede bu normalmiş gibi kabul ediliyor. Herkesin başına gelen bir şey olduğu düşündürtülüyor. 'Büyüğündür bir şey olmaz.' 'Çocuktur unutur' gibi saçma inanışlar var. İstismara uğrayan bir çocuk için esas kırıcı olan nokta, beni koruması gereken yetişkinler buna göz yumdu noktası” diyor.

Sınırları olmayan yetişkinler

Uzman Psikolog ve Psikoterapist Çönkü sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ailenin bunu kabullenmesi çocuğun kendini suçlamasına, ben bunu hakettim gibi bir yaklaşımda bulunmasına sebep oluyor. Çocuğa sahip çıkan sağlıklı bir yetişkin olmayınca bütün hayatını kendini değersiz görerek, suçlayarak devam ediyor. İstismarcıların hayatlarında olmasını normal karşılıyorlar. Celladına aşık olan kurban misali, doğrusu bu, normali bu diyerek hayatına bu şekilde devam ediyor. Bu durum yaşla birlikte kendiliğinden geçmiyor. Sınırları olmayan bir yetişkine dönüşüyor. Benim sınırlarıma herkes girebilir, ben rahatsız olsam da buna hayır diyemem, susmak zorundayım diye düşünüyor. Bu noktada istismara uğrayan kişiye, hayatta kötülüğün, acının, istismarın her zaman olduğunu, hiçbir zaman bitmeyeceğini anlatmalıyız. Evet ben çocukken böyle bir şeye maruz kaldım. Ama artık kurban değilimi anlatmak gerekiyor. Bu döngü bir yerde kırılmalı. Tedavi edilmeli. Edilmediği takdirde yıllarca sürüp gidebiliyor. Dönüşmek, kurban rolünden çıkmak mümkün”

İstismara karşı neler yapabilirsiniz?

  • İyi bir gözlemci olun
  • Çocuğunuza cinsel eğitim verin
  • Bedenine kimsenin dokunamayacağını öğretin
  • Her ne olursa olsun size anlatabileceğine ikna edin
  • Güvende olduğu hissini ona verin
  • Çocuğunuza inanın
  • Mutlaka uzmanlardan yardım alın

AGO’da 5 bin 134 çocuk ile görüşüldü

Özel ortamlarda ifade ve beyanının alınması gerektiğine veya fail ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğuna karar verilen mağdur çocukların ifadelerinin alınması için kurulan Adli Görüşme Odaları’nda (AGO) 2 yılda Türkiye genelinde 5 bin 134 cinsel istismar mağduru çocukla görüşüldü. Çocuklardan 4 bin 337’si erkek, 797’si ise kız çocuğuydu. Son verilere göre 49 ilde, 56 adliyede toplam 59 Adli Görüşme Odası var.

İzmir Çocuk İzlem Merkezi’nin işleyişi

İzmir ÇİM’de 7 çocuk savcısı var. Çocuk buraya başvurduğunda, aile görüşmecisi olan kişiler aileyle görüşüyorlar. Adli görüşmeciler çocukla tanışmak ve güvenini kazanmak için çok kısa bir görüşme yapıyorlar. ÇİM’de 2 adet adli görüşme odası var. Bu görüşme odalarının birinde çocuk ve anne görüşmeci, diğerinde ise çocuğun avukatı, meslek elemanları, savcıların bulunuyor. Çocuğa camın diğer tarafında bu insanlar var, amacımız sana yardımcı olabilmek deyip, adli görüşmeciyle bir görüşme yapılıyor. Görüşme sesli ve görüntülü olarak kayda alınıyor. Savcı ve avukat gerekli yerlerde adli görüşmeciye yönlendirmelerde bulunuyor. Gerekli durumlarda ÇİM içerisinde bulunan muayene odasında çocuğun muayenesi yapılıyor.

Uzman görüşleri

İzmir Çocuk İzlem Merkezi Psikiyatristi Nagihan Cevher Binici: “Ben bunu babana söylersem baban beni öldürür diyen anneler var. Bu bir suçtur.”

Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Avukat Nuriye Kadan: “Aile nedense çocuğun bu tür söylemlerine önce inanmak istemiyor. Çocuğum lekelenmesin, çocuğumun adı çıkmasın diyerek üzerini örtmek eğiliminde olabiliyorlar.”

UCIM Başkanı Saadet Özkan: “Çocuk her türlü sinyali veriyor, anneler kafasını kaldırıp çocuğa bakmak zorunda. Ben her zaman sana inanırım, her zaman sana güvenirim demek zorunda.”

Uzman Psikolog ve Psikoterapist Didem Turgut Çönkü “Ailede bu normalmiş gibi kabul ediliyor. Herkesin başına gelen bir şey olduğu düşündürtülüyor. Büyüğündür bir şey olmaz. Çocuktur unutur gibi saçma inanışlar var.”