Haber/ İdris YILMAZ

Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Çukurova TUHAY-DER) üyesi Avukat Abdurrahman İlgin, koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla birlikte cezaevinde yaşananları değerlendirdi. Ülke cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin yıllardır devam etmekle birlikte özelikle pandemi döneminde tavan yapmış durumda olduğunu ifade eden İlgin, hak ihlallerinin nedenlerinin iktidarın yürütmüş olduğu aşırı milliyetçi politikalar olduğuna dikkat çekti.

Adalet Bakanlığı için 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nde 39 yeni cezaevi yapılmasına değinen İlgin, işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde iktidarın cezaevlerine yatırım yaptığını söyledi. İlgin, “Siyasi atmosferden en çok etkilenen kurumların başında cezaevleri gelmektedir. Pandemi bahanesiyle cezaevlerinde zaten kısıtlı olan hakların birçoğu askıya alınmıştır. Örneğin; Kovid-9 bahane edilerek mahpuslara mektupları ya verilmemekte ya da aylar sonra verilmekte. Kargolar ya verilmemekte ya da keyfi olarak aylarca bekletildikten sonra verilmekte. Hükümlüler özellikle siyasi mahpuslar kovid 19 bahane edilerek bütün sosyal haklardan (atölye, spor vs.) mahrum bırakılmaktadır. Ancak diğer taraftan onlarca gardiyan herhangi bir hijyen tedbiri almadan koğuşlara girerek arama adı altında mahpusların eşyalarını darmadağın etmekte. Pandemi ile birlikte ise bu uygulama sık sık tekrarlanmakta” dedi.

Pandemi bahane

“Kovid 19 bahane edilerek kitaplara kota uygulanmakta, yasak olmayan kitaplar bile keyfi olarak verilmemekte ya da 4-5 ay sonra verilmekte” diyen İlgin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bölge cezaevlerinde pandemi bahanesiyle koğuşlarda radyolara el konuluyor, hükümlüler sadece yandaş medya kanalları izlemeye zorlanıyor. Bölge cezaevlerinde mahpusların gazete okuma hakları ellerinden alınmakta. Sadece yandaş ve taraflı gazeteler verilmekte. Hükümlüler, uygulanan kötü muameleyi protesto ettiklerinde ise haklarında tutanak tutularak disiplin cezaları verilmekte. Hasta olup, kendi bakımını yapamayacak hükümlüler refakatçi istediğinde veya arkadaşlarından refakatçı olma talebi geldiğinde pandemi bahane edilerek bu talepler reddedilmekte. Hükümlüler hastalandığında tedavi edilmemekte, bazı cezaevlerinde doktorlar mahpusları görmeden ilaç yazmakta. Temizlik ilaçları, dezenfektanlar ya kalmadı denilerek verilmemekte ya da fahiş fiyatlarla (dışardakinden 3 4 kat fiyatla) verilmekte. Cezaevine yeni girişlerde, hastane sevklerinde, mahkemeye götürülenlerin geri dönüşlerinde veya başka cezaevlerinden gelen sürgünlerde uygulanması gereken 14 günlük karantina süresi özellikle siyasi hükümlülerde 20 gün 30 gün olarak uygulanmakta.”

Toplumun aynası

Cezaevlerinin toplumun aynası olduğunu ve Türkiye'nin adalet, insanları ve hukuktan uzaklaştığını belirten İlgin, son 5 yılda ülkede hukuksuz bir iklimin yaratıldığını ve doğal olarak cezaevlerinin bundan nasibini aldığını söyledi. İlgin, “Bir hastalığın tedavisi için önce hastalığı kabul etmemiz lazım. Maalesef hükümet hastalığı kabul etmek yerine red ve inkar yolunu seçmektedir. Hak ihlallerinin en büyük sebebi bu ihlalleri yapanların cezasız kalmasıdır” ifadelerini kullandı.