Haber/Özde KOCA
1970'li yıllarda başlayan köyden kente göç anlayışı, günümüzde tersine döndü. Özellikle iş bulmaktan ümidini kesen gençler, tekrar dedelerinin, anne ve babalarının köyüne gitti; çalışmaya başladı. Gençler köydeki geleneksel anlayışı değiştirirken konvansiyonel üretim modellerinde de değişikliklere yol açıp, katma değerli üretime geçtiler ve köylüyü teknolojiyle buluşturdular. Üniversiteyi, hatta yüksek lisansını tamamlayarak köye dönen, çiftçilik yapan gençlerin bu girişimleri ve metotları ilk başlarda köyün yerlileri tarafından ilginç hatta komik karşılansa da ilerleyen süreçte kendileri de benzer uygulamalara araştırmaya başladı.

MANAVA DEĞİL TARLAYA
Üniversite eğitimini Türkiye'de tamamlayan ardından Portekiz'e giden giden Şenol Taşdelen daha sonra Bergama Kozak'taki köyüne döndü ve burada ürettiği ürünleri ailelere 'Tarla AVM' olarak satmaya başladı. Yaklaşık 300 ailenin düzenli olarak geldiği tarlada istedikleri ürünleri dalından kopararak istedikleri kadar aldılar. Taşdelen üretim fazlası olan meyve ve sebzeleri hem kurutuyor hem de işleyip reçel, salça, turşu gibi ürünler yapıp satıyor. Portekiz'den döndükten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde Çevre Bilimleri üzerine yüksek lisans eğitimine başladığını da sözlerine ekleyen Taşdelen bir yandan tarlada çalışıp diğer yandan da yüksek lisans tezini yazdığını belirtti.

SIRADA EKO-TURİZM VAR
Bol bol yabancı yayımları okuyarak çiftliği nasıl geliştireceğine dair araştırmalar yaptığının da söyleyen Taşdelen, “Verimi artıracak ve maliyetleri azaltacak üretim modellerini de burada uyguluyorum. Ayrıca Ata tohumu ile temiz gıda üretimi yapıyorum. Başlarda bana gülen çevremdekiler şimdi 'biz nasıl yaparız' diye sormaya başladı. Fakat bunun sayısı çok az. Maalesef insanımız yeniliğe açık değil ve ürününü aracılar üzerinden ucuza satmaya alışmış” diye konuştu. Portekiz'deki gibi güçlü kooperatiflerin kurulması gerektiğini ifade eden Taşdelen, bölgenin kendi markalarını yaratması gerektiğini söylerken kendisinin de önümüzdeki dönemde eko turizme yönelik planlarının olduğunu vurguladı.

İTALYA'DAN SEFERİHİSAR'A
Seferihisar'da yaşayan Fethiye ve Meral Sayerer kardeşler de İtalya'da pazarlama, iletişim ile tedarik zinciri ve pazarlama alanında yüksek lisanslarını tamamlayıp köylerine döndü. Burada mandalina yetiştirmeye başlayan kız kardeşler kimyasal ilaç kullanmadan tamamen doğal yöntemlerle üretime başladı. Kuru mandalina, mandalina reçeli ve marmelat da yapan kardeşler bu ürünlerini kurdukları internet sitesi üzerinde de satıyor. Sayarer kardeşler tarımla uğraşmaktan ve yeni birşeyler üretmekten son derece mutlu olduklarını, şehir yaşamında bu mutluluğu bulamadıklarını sözlerine ekledi.

İHRACAT DA YAPIYOR
32 yaşında olan ve 3 yıldır bu işi yaptıklarını belirten Fethiye Sayarer, her gün tarlada çalıştığını ve bundan mutluluk duyduğunu söyledi. Sayarer şöyle konuştu: “İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunuyum. Otomotiv sektöründe çalıştım. Yüksek lisans için İtalya’ya gittim ve bir süre burada kaldım, aynı zamanda yine burada özel sektörde çalışmaya devam ettim. İtalya’daki işimden istifa ederek Seferihisar’a geri döndüm. Ürün çantamızda ilk yıllarda sadece yaş mandalina vardı, şimdi kuru mandalina, mandalina reçeli ve marmelat da var. Kardeşim Meral Sayarer ile birlikte bu sene itibariyle yurt dışı ile çalışmaya da başladık. Bundan önce pazarımız sadece Türkiye pazarıydı.”