Yazan- Ayşe KİLİMCİ / Fotoğraf- Lütfü DAĞTAŞ

Niyeyse kasa hissi verdi bana.

Taştan bir kasa, kapısı muhkem, kilidi asma kilid değil ama, bir demir halka geçirilmiş, kullanılmıyor mu yoksa? Kullanılmıyor gibi… (Fotoğrafçısı söyledi; İstanbul Küçükpazarda’da (Fatih) Aktör Genco Erkal ile kardeşine ait 18. yy’a tarihlenen yıpranmış Ali Paşa Hanı imiş)

Ama, üstünde nazar boncuğu bile var.

“Her Nevi Cild İşleri Yapılır,” diyor üstelik.

Kitapların sustuğu, fotoğrafın konuştuğudur…

Boyası da hasarlı, kapının.

Mutlak içerideki kitaplar sahafiyedir.

Ah, o güzelim sahaflar… Beyazıt’taki sahaflar çarşısının tılsımı.

Her yerde güzeller. Birinin deposuna çıkarken, İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde, kolonun yere yakınlığını fark edemeyip, esaslı darbe yemiştim.

Uyarmadığı için sahaf; gam keder içinde, bende’niz acıyı bile az duydum, desem şimdi; yalan, iyi acıydı, iyi duydum, ama, kitaplar harikaydı, su getirip, “için, yüzünüzü silin lütfen,” dediler, aklıma kafesin demirine çarpan kanaryamız geldi, güldüm. O da parmaklığı bulut sanıp kafayı çarpmıştı, sonra hep sersem sepelek kaldı.

Ben de kitaplardan öyle kaldım.

Amcam matbaacıydı, DDY’da. Sonra kendi yerini açtı, emekli olunca. Evinin mutfak masasında hep bıçağı, kırnabı, tutkalı, cetveli, dükkanında hep basılacak işler, tren sesi. Tıssss’ı çıkartarak kurşun hurufatın üstüne inip yazıyı kağıda düşürürdü, tılsım gibiydi. Yıllar sonra DDY Genel Müdürlüğü’nden, 70 yıl önce Demiryolu dergisine çizdiği resimleri, yaptığı kapakları buldurduk, kopyasını yollattık, inanmadı, hayata inanmama faslındaydı, bu benim çizgim değil, kandırıyorsunuz dediydi, belki haklıydı, nerden bileydik?

Bu kapı amcama benziyor, amcam 97’yi devirdi, hâlâ düşünüyor, şiir söylüyor, ama, bir yandan bebekleşiyor.

Bu kapı amcama benziyor, ama, dik duran bir bebek, daha mı sağlam ne?

Taşlar, duvarlar insanı hem duyarlar hem susarlar, bu da öylesi.

Kebikeç nerde peki?

Belki o nazar boncuğunun içinde saklanmış, muzipçe etrafı gözlemekte…

Taşa gömülü kitaplara kavuşacağı tılsımlı anı beklemekte.

Yaa, Kebikeç asılı mıdır duvarda?

Ah, kitaplar… Suskun tanıkları ömrümüzün…