Hazırlayan / Neşe BAYRAÇ

Pilotun iniş anonsu ile kendimize geldiğimizde uçağın çoktan alçalmaya başladığını fark ettik. Hemen heyecanla yepyeni bir hayata başlayacağımız bu şehire/ülkeye uçağın minicik penceresinden baktığımızda şehir, masal diyarını çağrıştıran muhteşem altın rengi ışıkları ile şimdiye değin hiç bulunmadığımız türde çok değişik bir yere geldiğimizi söylüyordu sanki.

İçimizi saran başta heyecan ve merak olmak üzere birbirinden çok farklı duygular harmonisinde bu küçük Arap ülkesi, Katar’a en sonunda ulaşabilmiştik.

Uçağın kapılarının açılıp, merdivenlere geçtiğimiz anda ışıkların büyüsüne tezat, bir buhar ve alev dalgasının yüzümüze çarpması ile irkildiğimizi hatırlıyorum. Tarih 8 Eylül 2010, saat gece 02:00 suları, sıcaklık 40’C civarıydı. Her ne kadar Akdeniz ikliminden gelsek de bu mevsimde ve gecenin bu saatinde alışık olmadığımız bu çarpılma aslında bizim için çok farklı bir iklim ve kültüre geldiğimizin de çarpılması olmuştu.

Bundan tam 9 yıl önce Katar’a ilk ayak bastığımda hissettiklerim böyleydi.

Ertesi günlerde kıyafetten tutunda yaşam şekli, yemekler, alışveriş her şeye hayret eder olmaya başladık. Şimdi dönüp geriye baktığımda 9 yıllık süre zarfında hayatımıza ne kadar çok yenilik girdiğini görüyorum.

İlk şok klimalı hayattı. Ülkemizde, özellikle de İzmir’de, camlar hep açık olup çoğunlukla rüzgar esintisi ile serinlemeye ve tertemiz havayı solumaya alışıktık. Yazın sadece 2-3 ay ancak öğle saatlerinde klima çalıştırır, sonrasında hava serinleyince tekrar camları açardık. Gece gündüz demeden durmaksızın çalışan bu klimalara alışmamız epey zaman aldı. Buralarda İngilizcesi Mall, Türkçe'de AVM olarak bildiğimiz yerlerdeki aşırı soğutmadan hasta olduk, geceleri klima sesi nedeniyle aylarca düzgün uyuyamadık. Doğrusu bu kadar sıcak bir ülkede bu kadar üşüyeceğimizi hiç düşünmezdim.

Türkiye’de evlerin pencereleri oldukça büyüktür ve evin güneş alması önemlidir. Bu nedenle evler aydınlıktır. Katar’da küçük ve güneş almasın diye film kaplanmış pencereli evlerin loşluğu da bir başka şoktu bizim için. Bir uyku hali çöktü üzerimize. Sürekli kapalı camlar, loş bir ev ve klimalı hayat tam bir işkenceydi. Alışmamız mevsimin kışa dönüp klimaların kapatıldığı Kasım – Aralık aylarına kadar sürdü. İlk raundu atlatmış olarak çok şükür deyip soluklandık. Daha sonrasında alışabilmek için bir süre klimayı cam açık bir şekilde bile çalıştırdık. Şimdi artık yaz sıcaklarına da klimalara da alıştık.

Kum fırtınaları ile tanıştık. Kum fırtınaları nedeniyle camları çok da rahat açamaz olduk. Güvenlik değil ama bu fırtınalar nedeni ile camları açık bırakıp gidilmemesi gereğini camı açık bırakıp gidip döndüğümüzde evin içini tozdan bembeyaz bulunca öğrendik. Zamanla kum fırtınalarının geleceği zamanı bile tahmin eder olduk.

Bir de mutfak alışverişinde zorlandığımı hatırlıyorum. İzmirli olarak, sebze meyvenin cennetinden geldiğimi düşünürken buradaki çeşitliliği görünce şaşırdım. Dünyanın her tarafından, adını değil bilmek hiç görmediğimiz ürünlerle karşılaştık. Tek sorun taze ve doğalını bulmak oldu.

Türkiye’de izin almaya gerek duymadan herkesin, her şeyin fotoğraflarını çekebilirken, oğlumun okulunun ilk gününde karşılaştığım uyarıyı hatırlıyorum. Fotoğraf çekerken izin almayı o güne değin hiç düşünmemiştim bile. Aradan geçen zaman sonucunda geldiğim nokta bu sefer de durumumun Türkiye’de ilginç kaldığına tanık olmam. En son Türkiye seyahatimde pazarda dolaşırken görüntülerden etkilenmiş fotoğraf çekmek istemiştim. Katar deneyimi nedeniyle çekeceğim tezgahlar için tezgahçılardan izin alıp, bir de “sizin yüzünüzü çekmiyorum zaten” deyip çektiğim fotoları göstermeye kalkınca çok şaşırdıklarını ve “çek, ne istersen çek, sorun değil” demeleri komikti.

Hayat namaz saatlerine göre düzenlendiği için gün sabah namazından sonra başlayıp öğle namazına kadar devam ediyor. Öğle ve ikindi namazları arasında her yerin kapanması başta çok şaşırtıcı gelmişti.

İş yerlerinde genelde sabah 7’de işbaşı yapılıyor. Sabah 7'de işbaşında olmak için sabahın 5-6’sı gibi kalkılması gerekiyor. Başlangıçta çok zor gelip, hatta “yok yapamam ben” derken zamanla sabah kuşu early bird oluverdik.

Sonra bu çalışma düzenin avantajlarını gördük. Öğle tatillerinde eve gelebilen eşler, ailecek yenilen uzun öğle yemekleri bize mutluluk verdi.

Bu şoklarımıza karşın en başından hoşumuza giden şeyler de oldu.

Örneğin, Türkiye’de sürekli çalan telefonlara karşın, Katar’da telefonların pek çalmaması. Biliriz ki ev telefonumuzu ancak 3-4 kişi arar. Yanlış numara aramaz. Bugüne değin yanlış numara diye arayan sadece 1 kişi oldu. Reklam için de aranmazsınız.

Burada iş saatlerinin Türkiye’ye göre daha erken bitmesi. Bu da ailecek veya arkadaşlarla geçirilecek yeterli zamanı bırakıyor bizlere. Hele devlette veya okullarda çalışıyorsanız öğleden sonra 2-3 sularında işiniz bitiyor.

Aile ve akrabalardan uzak olunca arkadaşlarınız aileniz ve akrabanız gibi oluyor. İyi, kötü tüm anlarınızı içtenlikle paylaşıyorsunuz. Hafta sonları kalabalık sofralarda buluşup yemekler yiyip, saatlerce yaptığınız o doyumsuz sohbetleri özlemle bekler oluyorsunuz. Biz açıkçası Türkiye’de arkadaşlarımıza bu kadar vakit ayıramıyorduk. Türkiye’de akşam saat 6’ya kadar çalışırken, burada 6’da yemeğe davetli olmak başta çok ilginç gelmişti. Bu durum bana hep Türkiye’de köylerde, kasabalardaki hayatı hatırlatır.

Bir de ne iyi ne kötü sadece ilginç dediğimiz durumlar vardı.

Türkiye’de insan çeşitliliği fazla diye düşünürken aslında ne kadar benzer olduğumuzu buraya gelip buradaki insan çeşitliliğini görünce anladım. Renk, dil, din, ırk, milliyet spektrumunu görüp adını bile daha önceden duymadığınız bu farklı din, dil, ırk, renk ve milliyetten insanlarla ortak değerler bulup, paylaştık, saygı duyduk, geliştik. Bazıları ile çok özel dostluklar kurabilmek muhteşem bir deneyim oldu bizim için.

Bu 9 yıl içerisinde şok geçirdik, şaşırdık ama uyum sağladık, mutlu olduk hatta Katar’daki hayatı sevdik. Türkiye’deki hareketli ve stresli hayata tezat burada her şey sakin. Katar zamanla sakin limanımız oldu.

Burası benim sakin limanım, ikinci vatanım dediğimde, Türkiye’de çoğu kimseye çok garip geliyor. Katar, Türkiye’de yaşadığım şehir İzmir kadar bir ülke, düşünün tek şehirden oluşuyor. Havaalanında iç hat uçuşu bile yok. Keskin yaşam kuralları ile meşhur olması nedeniyle nasıl sıkılmadığımızı soruyorlar. Bu sorunun cevabı sanırım “denge” oluyor. Katar ve Türkiye birbirini tamamlayan ülkeler. Good match. Katar’da aradığım huzur ve güvenliği bulurken Türkiye’de ise canlılık, renklilik ve hareketi buluyoruz. Buradan Türkiye’ye gitmekte de Türkiye’den buraya gelmekte de zorlanıyorum. Ama her iki tarafa da ulaştığımda hayat beni içine çekiveriyor ve hiç uzaklaşmamışçasına yaşıyorum.

Burası, ana haberde, 1. haberin “Katar Emiri …. Ülkesinin Cumhurbaşkanını Milli günleri nedeniyle tebrik etti” olan bir ülke.

Katar aslında keşfedilmeyi bekleyen güzel bir destinasyon. İşte nedenleri;

  • Eğer farklı kültürleri tanımak isterseniz Katar bu konuda bir cennet. Türkiye’deki benzerliğe karşın burada sadece Arap, Katar kültürü değil, dünyanın her tarafından din, dil, ırk, renkte insan ve kültürleri ile karşılaşabilirsiniz. Özellikle de Türkiye belki de karşılaşmak imkansız olan başlıca Nepal, Hint, Filipin, Pakistan kültürleri ile tanışma imkanınız olur.

  • Bu farklılık yeme içme hayatını da şekillendirmiştir. Katar’da dünyanın her türlü mutfağını deneyebilirsiniz. Türk mutfağının sınırsız, doyumsuz lezzetleri nedeniyle biz Türkler yabancı mutfaklara pek yakın değilizdir. Türkiye’de belki sadece birkaç büyük şehirdeki bir iki örnek dışında yabancı mutfak bulmak zordur. Fakat Katar’da , Çin, Kore, Japonya, Meksika, Hint, Pakistan, Filipin aklınıza gelebilecek veya gelemeyecek her türlü mutfağı deneme şansınız olur. Aşina olup belki de denemiş olabileceğimiz İtalyan, Amerikan, Fransız, İngiliz mutfaklarını saymıyorum bile.

  • Dünyanın en önemli spor karşılaşmaları, takımları, sporcularını yakından görme, izleme şansınız olur. Paris Saint Germen, Manchaster United, Barcelona gibi ünlü futbol takımları, Federer, Nadal, Wozniacki, Williams kardeşler, Azarenka gibi dünyaca ünlü tenisçileri, Tiger Woods gibi golfçüleri rahatlıkla izleyebilirsiniz. Bu karşılaşmalar her yıl düzenli olarak organize edilmektedir. Dünya Hentbol ve Atletizm Şampiyonaları gibi organizasyonlara ev sahipliği yapılır.

  • Dünya’nın her yerinden gelen müzik gruplarını izleyebilirsiniz. En son Kyle Minoque'u izledik.

  • İstediğiniz sporu rahatça yapabilirsiniz. Golf, tenis, sörf gibi pahalı sporlar son derece ulaşılabilir bir maliyetle yapılabilir.

  • Türkiye’de site, Katar’da ise compound olarak bilinen yerleşimlerdeki hayat size her türlü rahatlığı sunuyor. İçerisinde sosyal ve spor tesislerinin yer aldığı bu 'compound'lardaki etkinlikler başka bir yere gitmenize gerek bırakmıyor.

  • Türkiye’de vergiler ve yakıt masrafı nedeniyle sahip olmak hayal olan 4x4 arabalara kolaylıkla sahip olunabilir. İlk gördüğümde bende uçak hissi uyandırıp gereksiz büyük deyip kendime almayı yakıştıramadığım bu arabalar, şimdi sıradan oldu. Hatta Türkiye’ye gidince yollardaki arabalar artık çok küçük gelir oldu. Benzin Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar ucuzdur. Katar’da yolları ilk öğrenmeye çalıştığımız günlerin birinde yaklaşık 1 depo benzin harcayınca gülüp geçtiğimizi hatırlıyorum. Turkiye’de bu bir harakiri sebebi olabilecek kadar iç acıtıcı olabilir.

  • Ev işleri artık daha kolay. Evlere yatılı, gündüzlü temizlikçi almak çok sıradan. Tek sorun Türk hanımların temizlik anlayışında iş beklemek. Ancak, verilen iyi bir eğitim sonrası istenilen seviyeye rahatlıkla ulaşılıyor.

  • Çocuklar, uluslararası eğitim sistemlerinde okuyabilir. Okullarda dünyada akredite olmuş IB, IGSCE, IP, Amerikan eğitim sistemleri veriliyor. Ayrıca Filipin, Hint, Mısır, Tunus, Lübnan, Finlandiya, Alman, Fransız okulları da mevcut. Bir de Türk okulumuz var.

  • Uluslararası okullarda çocuklar, anadili seviyesinde ve hatta zamanla anadili de geçer boyutta İngilizce öğreniyorlar. Ayrıca bu okullardaki değişik din, dil, ırk, millet ve renkten insan ile çocuklar tam dünya insanı olarak yetişiyor. Okullarda İngilizce haricinde Arapça’dan, İspanyolca'ya kadar geniş bir aralıkta başka bir dili öğrenme şansları var. IB okuyan çocuklara zorunlu ders olarak anadil dersi de veriliyor. Bu öğrencinin kendi dilini ve edebiyatını tanıması için iyi bir fırsat oluyor.

  • Güvenlik açısından çok rahat. Rahatlıkla evin, arabanın kapısı açık unutulabilir. Bir keresinde telefonumu Katar Üniversitesi Kampüsü'ndeki kantinde unutmuştum. Saatler sonra gidip rahatlıkla aldım. Oturduğum masadan alıp güvenliğe teslim etmişlerdi.

  • Bu güvenlik çocuk yetiştirirken de büyük rahatlık sağlıyor.

  • Katar’da çok batılı çalıştığı için her iki dinin de bayramları kutlanır. Böyle olunca okullarda ve öğrencilerle çalışan benim gibi biri için yılda en az 4 ay tatil demektir. Herkes sürekli bir yerlere seyahat eder. Ben de bu fırsattan yararlanarak gezdim. Nepal, Hindistan, Vietnam, Kamboçya, Sri Lanka, Tayland, Puket, BAE, Ürdün, Umman, Suudi Arabistan sadece Asya olarak sayabildiklerim.

  • Asya’yı merak edenler için iyi bir durak. Hindistan, Sri Lanka, Nepal 4-5, Vietnam, Kamboçya 6-7 saatlik uçuşlar. Katar Havayolları'nın turizm şirketi Qatar Airways Holidays çok güzel fırsatlar sunuyor. Örneğin, Türkiye’den herhangi bir Asya ülkesine seyahat etmek isterseniz sizi 1 günü otelde olmak üzere misafir ediyor, shuttle hizmeti veriyor. 14 güne kadar da ülkede kalabiliyorsunuz.

Kış dönemi burada hava bahar havası. Zaman zaman 3-4 günlüğüne gelen Türkleri görüyoruz.

Gelsek nereler görülmeli diyenlere.

Souq Vakıf: Burası Doha’nın tarihi yüzü. Çarşı Doha’nın en eski pazarı. Önceki yıllarda Bedevilerin haftasonu alışverişi yapması için kurulmuş. Bedeviler bu pazarda başta et, süt ve yün olmak üzere ürettikleri ürünleri satarak ticaret yapıyorlarmış. Günümüzde de aynı ticaret merkezi olma özelliğini devam ettirmekle birlikte turistik özelliği giderek daha fazla önem kazanmış. Bu nedenle devlet tarafindan çarşının geleneksel yapısını bozmadan genişletme çalışmaları yapılıyor. Burada kumaş, kıyafet, baharat, inci, gümüş, geleneksel ürünler ve hediyelik eşyalar satılmakta. İklime uygun olsun diye yapılmış daracık ve üstü kapalı sokaklarında kaybolabilirsiniz. Ben hala kaybolmaya devam ediyorum. Ana caddede karşılıklı sıralanmıs kafeler, değişik ülke restoranları, meşhur nargile kokuları arasında yürünüyor. Nargilenizi açık havada minderlere otururarak içerken geleneksel atlı birliklerin çarşıda dolaştığını gördükçe tarihte kaybolduğunuzu hissediyorsunuz.

Geleneksel kıyafetleri içinde Souk Vakıf’taki Turistik Polisimiz.

Katarlı erkeklerin meşhur terlikleri. Özel deriden yapılıyor ve çok pahalı.

Baharat burada hayatın merkezinde. Kişniş, zerdacal ve zencefil en bilinenler.

Terliklerin bir de bu versiyonu var.

Çarşıda ayrıca her türlü evcil hayvan ve Katarlı'ların geleneksel hobisi eğitimli şahin, atmaca da satılıyor. Çarşı öğle namazından sonra kapatılıp ikindi namazından sonra açılıyor ve gece geç saatlere kadar açık kalıyor.

Doha, şimdilerde her ne kadar yerini suni inciye bırakmış olsa da, geleneksel inci avcılığı ile meşhur bir yer. Bu işte çok meşhur eski dalgıçlardan birinin Souk Vakıf’taki minicik dükkanı Doha’nın en bilinen, uğramadan dönülmeyecek merkezi halini almış. Bu yaşlı usta dalgıç, şimdilerde okulların daveti üzerine gençlerle ülke tarihi ve zenginlikleri konusunda sohbet ediyor.

  • Pearl; Şehrin modern yüzü. Tekneyi evin önüne bağlayacak şekilde düzenlenmiş bir yerleşim. Lüks tekneler, evler, modern kafeler, değişik dünya mutfakları, yürüyüş yolları ile apayrı bir dünyada buluyorsunuz kendinizi. Hızlı adımla 1 saatte yürünecek bir deniz hattı ve bu hattın siyah korkuluklarının iki uçtan başlayarak tozunu alan iki işçi her zaman dikkatimi çekmiştir. Bu kadar tozlu bir ülkede niye siyah korkuluk diye sormak istemişimdir.

Tekneler evin önüne bağlı.

  • Chornish; Biz İzmirliler Kordon deriz. Deniz kenarında yürüyüş yolu. Denizde yolcu bekleyen tarihi teknelerden (Dhow) gelen yüksek sesli Arap, Hint müzikleri eşliğinde yol boyunca spor yapan, koşan insanlar. Kolaylık olsun diye konulmuş kilometre taşları.

Yolun sonunda deniz kenarında muhteşem parkı ve bahçesi içerisinde İslam Eserleri Müzesi ve parktaki kafeteryada oturup sakin bir şekilde dinlenme imkanı sunuyor. Önünüzde yelken yapan jet ski’ye binen insanları, arkasında Doha’nın simgesi Tower’ları görüp güzel manzara eşliğinde soluklanabilirsiniz.

Aşağıdaki resimde İslam Sanatları Müzesi ve karşısında West Bay’deki kuleler.

  • Çöl Safari; Unutulmaz bir deneyim. Katar’a gelip de çöl safari yapmadan gitmek olmaz. 4x4 arabaların gücünün test edildiği yer. 4x4’lerden başka benim bakıp oyuncak gibi gördüğüm ve hayatımda daha önce hiç karşılaşmadığım ilginçlikte envayi çeşitlilikte arabaların yarışmasını izleyebilirsiniz. Çöle girmeden önce ilk kural lastiklerin indirilmesi. Yoksa kuma çakılıp kalırsınız. Çöle girişte önce inanılmaz güçlü atv’ler ile alışma turları, yine çölün girişindeki deveye binerek,

atmacayı eline alarak çekilen foto klasiğinden sonra başlasın safari.

Rüzgarın yönüne göre değişen kum tepeleri üzerinde inip binerken araba devrilecekmiş gibi oluyor. Ağlamalar, çığlık atmalar müthiş bir adrenalin.

Çölde ayrıca her türlü macera sporları da yapılabiliyor.

Macera sonrası keyifli kısım başlıyor. Deniz kıyısındaki geleneksel çadırlarda açık büfe şeklinde ağırlanıyorsunuz. Kuzu tandır ana yemek.

Çadırlarda çocukların oyun konsollarına, masa tenisine kadar her türlü konfor düşünülmüş. Yemeği ye ister uzan, ister denize gir, ister tavla oyna. İkram sürekli olarak devam ediyor, közde mısıra kadar. Akşam olunca açık havada yerden biraz yüksekte kurulmuş divanlara uzanarak perde açılarak isterseniz film izleyebiliyorsunuz. Gece de kalabilirsiniz. Eşsiz bir deneyim.

Çölün bir ucu deniz olunca değişik su sporları yapanlara da rastlamak mümkün oluyor.

  • Katara; Katar’ın kültür merkezi olan bölgenin adı. Bırakın Katar’ın, Ortadoğu'nun kültür başkenti olma iddiasi ile yapılmış bu bölge, şehrin içinde, deniz kenarında Doha’nın en prestijli bölgesi olan Pearl çevresinde bulunuyor. İçerisinde müzeler, opera binası, dernekler, çok sıradışı restoranlar olan bu bölgenin kuruluş amacı; halkın kültürel seviyesini arttırmak, Katar’ı Ortadoğu'nun kültür başkenti yapmak ve kültür ve sanat alanlarında da varlıklarını göstermek. Bu amaçla sürekli etkinlikler düzenlenerek sanatçılar davet ediliyor.

  • Dhow turları; Geleneksel teknelere Dhow deniliyor. İster gündüz, ister ay ışığında gece yapılan bu turlar oldukça popüler. Deniz turkuaz rengi olmakla beraber biz Türklere çok sıcak ve bulanık geliyor.

  • Purple Island; Burası Katar'ın kuzeyinde Al Khor yakınlarında bulunan halk dilinde ''Jazirat bin Ghannam'' olarak bilinen Purple Island (Mor Ada). Jazirat Arapça Ada demek. Katar bayrağının rengi bu Purple Island'daki mor renkli deniz kabuklarının güneşin yakıcı etkisi ile Maroon rengini almasından geliyormuş.

Ada’nın merkeze uzaklığı yaklaşık 40-50 dakika. En önemli özelliği üzerinde küçük bir Mangrov ormanının olması. Denizin karanın içerisine doğru yayılarak yapmış olduğu bu girişte tropik Mangrov bitkileri için uygun bir zemin olmuş. Doha’nın çöl iklimine zıt bir şekilde yemyeşil bir doğa sizi karşılıyor. Göç yolundaki kuşlar ve Flamingolar ise ayrı bir güzellik. Bitki ve hayvan ekosistemi olarak Doha da ilginç bir rota. Kano sporu da yapılabiliyor.

  • Banana Island; Doha’nın ilk resort tesisi. Katar, Suudi Arabistan ile çok kısa, sadece 60 km'lik sınırı var. Ve sadece bu uçtan karaya bağlı. Ada denecek kadar az karaya bağlı bu yarımadada bugğne değin sadece 1 tane turistik tesis olması hep ilginç gelmişti.

  • Fanar; İslam merkezi. Fener yani aydınlanma. İslam ile aydınlanma amacıyla Devlet tarafından kurulmuş bir merkez.

Aspire park ve Torch: 2006 Asya Olimpiyatları için yapılmış. Şehrin tam göbeğinde spor ve rekreasyon alanları. Torch dediğimiz meşale olimpiyatların simgesi. 2006 yılında açılış töreninde eski emirin oğlu, bugünkü emirin de erkek kardeşi, kulenin dimdik girişine atı üzerinde oldukça heybetli giriş yapıp meşaleyi yakarak sansasyonel bir açılış yapması ile meşhur.

  • Mall’lar;

Sokak hayatı iklim nedeni ile çok uygun olmayınca hayat Mall denilen AVM’lerde geçiyor. Dünyanın hemen hemen bilinen tüm markaları bulunabilir. Bazıları da özel temalı olabiliyor. İşte Venedik temalı Villagio Mall.

Yoksa siz buz pisti olanını mı tercih edersiniz?

Katar 2022 Dünya Futbol Kupası'na ev sahipliği yapacak. Bunun için 10 yıldan beri hazırlanıyor. Şampiyona, hava sıcaklığı nedeniyle, alışılagelmişin aksine Haziran değil Aralık ayında olacak. Bunun için son teknoloji ve kültürlerinin karması stadyumlar ve metro yapıldı. “O sıcak ülkede futbol karşılaşması mı olur” diyenlere sadece “gelecekseniz yanınıza lütfen kalın bir şeyler alıp gelin” diyebilirim. Çünkü, bu dünyaya bir meydan okuma gösterisi olacaktır.

Bekleriz.

Bu arada yazının başlığı Marhaba, yanlış yazılmış değil. Arapca Merhaba. Katar’dan selamlar.