Eylem ASLAN

İncir kimi kaynaklara göre ilk kez Mısır’da yetiştiriliyor. Ana vatanı Akdeniz, Anadolu ve Orta Doğu’ya dek uzanan geniş bir coğrafya. Yeryüzünde 750'den fazla incir türü olduğu söylenir. İnsanın hayal gücünü bu kadar etkileyen başka bir bitki olmamış. İncir, her dinde kendinden söz ettirmiş, kralları, kraliçeleri, bilim insanlarını etkisi altına almış.

Çiçek açan birçok bitki çiçeklerini sergiler, ama Latince adıyla Ficus olarak bilinen incir bitkisinde çiçekler içi boş meyvelerin içinde saklıdır. Ayrıca birçok bitkinin kökleri yer altına inerken bazı incir türlerinde kökler yer üstünde büyür.

İncir ağacının tohumları kuşlar ve bazı hayvanlar yoluyla diğer ağaçların tepesine düşer ve orada bol ışıkla büyüme olanağı bulur. Bu sırada, üzerinde büyüdüğü ağaçtan aşağıya sarkan kökler uzayarak toprağa ulaşır. Bu kökler geliştikçe, ana ağacı tümüyle sararak ölümüne bile yol açabilir.

İncir ağacı diğer bütün bitkilerden daha fazla yabani hayatı besler. Yeryüzündeki bin 200 canlı türü incirle beslenir. Bunlar arasında kuşların onda biri, meyve yarasaları, primatlar da vardır. Bu canlılar incirle beslenirken tohumlarının dağılmasına da yardımcı olur. Ekolojistler bu nedenle inciri "temel kaynak" olarak görür.

'ONUR VERİCİ HEDİYE'

İncir ağacı, yaprağı ve meyvesi mitolojiden sanata, kutsal metinlerden tarih anlatılarına dek hemen her yerde kendisine yer bulur ve kutsal olarak kabul edilir.

Sümer kralı Urukagina 5000 yıl önce incirden söz etmiş, Kral 2. Nebukadnezar Babil'deki asma bahçelere incir ağaçları diktirmiş.

Yunan mitolojisinde incir, Apollo’nun su bulmakla görevlendirdiği kargayı baştan çıkarıp görevini yerine getirmesini engeller. Eski Yunan uygarlığında incir yaprağından örülmüş taçlar doğurganlığın sembolü olarak takılır. Yaprakları “onur verici bir hediye”dir. Öyle ki olimpiyatlarda kazanana incir meyvesi verilir ve başlarına da incir yaprağından örülmüş taç giydirilirmiş.

Antik Roma mitolojisinde Roma kentinin kurucusu Romus ve Romulus kardeşleri besleyen kurt, incir ağacının altında dinlenir.

İncir, İncil’de cennet bahçesinde yetişen ağaç olarak tanımlanır. Kur’an’da ise hurma, zeytin, incir, üzüm, nar, kiraz ve muzun adları farklı bağlamlarda birçok kez zikredilir. Ama içlerinden sadece incir bir sureye (Tin Suresi) adını vermiş.

İncir ağacı, Budizm’in ilhamı olmuş. Siddharta Guatam’a incir ağacının altında otururken gelmiştir ilham.

Lydia’da yaşamın en temel nimetlerinden sayılan incir, savaştıkları Persler'in yiyecek incirleri olmaması nedeniyle kralın Perslerle savaştan vazgeçmesine neden olur.

Yunan mitolojisinde, tanrıça Demeter, kendisini konukseverlikle ağırlayan Phytalos’a bir incir ağacını hediye eder.

Ünlü Smyrnalı (Eski İzmir) ozan Homeros, İlliada isimli eserinde, incirin Troia yakınlarında yetiştiğinden söz eder; Odysseia’da Phaiaklar kralı Alkinoos’un bahçesini anlatır: “Burada yüksek ağaçlar vardı, bereketli yeşillikler içinde, armut, nar ve elma ağaçları, dallarında muhteşem meyvelerle, şahane incirler, ayrıca göz alan bollukta zeytinler. Hiçbir zaman bitmez ve bozulmaz burada meyveler, yaz kış, tüm yıl boyunca; hayır sürekli burada olgunlaştırır meyveleri. Armut armut üstüne olgunlaşır, elma elma üstüne, incir incir üstüne, asmada üzüm üstüne üzüm".

VERİMLİLİK SEMBOLÜ

Homeros’a göre incir, besleyiciliğinin yanı sıra Eski Mısır ve Yunan’da verimlilik sembolü olarak da görülür.

İncirle ilgili bir söylenceye göre; genellikle incir yapraklarıyla beraber betimlenen tanrı Dionyssos, çılgınca sevdiği peri kızı Syka’yı incir ağacına çevirir.

Efsanelerle gerçeklerin iç içe geçtiği bu gibi öyküler tarihin sayfalarında kalsa da geçmişte olduğu gibi bugün de incir, bolluğun bereketin simgesi olarak görülür. Hayatımızda, besin ve ekonomik bir değer olarak önemli bir yer tutar.

İncirin mevsiminde tazesi hepimizin vazgeçilmezi. Kışın mahrum kalmamak için kurutmuşuz. Reçelini yapmışız. Yetmemiş sirkesini, incir aromalı üzüm pekmezini yapmışız (pekmez yapımı sırasında incir yaprakları bir gece boyunca pekmezin içerisinde bekletilir). Kurusunu cevizle buluşturmuşuz...

Her ne kadar kuru incir yılın her mevsimi bulunsa da taze incirin kokusu, tadı bambaşkadır. Taze inciri satın alırken kabukları çatlamamış taze görünümlü olmasına dikkat etmek gerekir.

Ayrıca kokladığınızda burnunuza ekşi bir koku gelmemeli. İncir çok çabuk bozulduğu için aldıktan sonra, buzdolabında ağzı kapalı olarak muhafaza edilmeli ve en fazla iki gün içinde tüketilmeli. Yemeden önce de yıkanıp kurulanması bir diğer öneri. Kuru incirlerde de durum farklı değil. Onlar da kuru ve serin bir yerde muhafaza edilmeli ve yemeden önce yıkanmalı.

KEYFİNDEN ÇATLAMIŞ

Tüm incir çeşitleri bir yana, bardacık bir yana... Mevsimi iki üç hafta sürse de onu doyasıya yiyebilenler çok şanslı. Oldukça iri, şekli armudu çağrıştıran, sarımsı açık yeşil rengi ve iyice olgunlaştığında kabuğunda beliren ince çatlaklarla onu hemen tanıyabilirsiniz. Bu çatlaklar onun adeta simgesidir. İzmirliler ona olan sevgilerini, "Keyfinden çatlamış bu bardacık" diyerek dile getirirler.

Sıcak yaz günleri nefis tadıyla hararetimizi bastıran, hoş bir lezzet bırakan incirin pek çok faydası mevcuttur.

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre, bol lif içeren ve potasyum bakımından zengin bir meyve olan incirin besin değeri çok yüksek. Ortalama 50 gram gelen bir incir 37 kalori. Sadece beş adet kuru incir, günlük lif ihtiyacının tamamını karşılar. Ayrıca B6, magnezyum, bakır ve potasyum içerir. Ve güçlü bir antioksidandır. Yaprakları diyabete iyi gelir. Taze ve kuru incirin kabızlık, tansiyon, kolesterol, göz, kemik ve kalp hastalıklarının önlenmesine ve tedavisine de yararlı etkileri bulunur. Bileşiminin yüzde 40 kadarını şeker oluşturduğu için özellikle diyet yapanların ve diyabet riski olanların inciri dikkatli tüketmesi gerekir. İncir yaprağı sütü, siğilleri iyileştirici özelliğe sahip olmasına karşın bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir.

İNCİR ÇEŞİTLERİ

Belli başlı incir çeşitlerine bakacak olursak;

Sarı lop: Özellikle Aydın başta olmak üzere Ege Bölgesi’nde yetiştirilir. Aydın Ticaret Odası tarafından tescil ettirilmiş. Türkiye incir üretiminin yüzde 90’na yakınını sarı lop oluşturur. Kurutmaya en uygun incirdir.

Sarı Zeybek: Ege Bölgesi’nde yetişen kurutmalık bir incir türü. Hasat zamanı Ağustos başı ile Ekim sonu arası.

Bursa Siyahı: Morumsu siyaha yakın rengi olan sofralık incir cinsi. Oldukça iri ve yuvarlaktır. Ege’de hasat zamanı Ağustos-Ekim, Bursa’da ise Eylül-Kasım arası.

Göklop: Yeşile yakın sarı renkte, kalın kabuklu, çürümeye dayanıklı, sofralık bir incir cinsi.

Akça İncir: Hem sofralık hem de kurutmalık olarak kullanılır. Yeşilimsi çok ince kabuğu vardır Hoş kokuludur.

Sultan Selim İnciri: Mora yakın kalın bir kabuğu olur. Sofralık, oldukça etli ve lezzetli bir incir çeşididir. Özellikle İstanbul ve çevresinde yetişir.

Bardakçı/ Bardacık İnciri: Sarımsı ince kabuklu, sofralık en lezzetli ve tatlı incir cinsleri arasında. Kolay soyulur ancak dayanıklı değildir.

Bütün kültürlere konu olan bu meyve, Nâzım Hikmet’in satırlarında da yer bulmuş kendine;

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek...”