Çanakkale Savaşlarının yıldönümünde, Türkiye’nin menfaatleri açısından İsveç’i yeniden hatırlamak gerekiyor. Türkiye’nin İsveç ile ilişkileri, Osmanlı-İsveç ilişkileri temelinde, on altıncı yüzyıl sonlarına kadar geriye gider. İlk kez 1586 tarihli bir Osmanlı belgesinde, Lehistan (Polonya) vesilesiyle İsveç (İsvence) sözcüğü geçer. Leh beylerine İstanbul’dan gönderilen resmi mektupta, ‘İsvence kralının oğlunun Leh krallığına seçilmesinden’ söz edilir. Osmanlı devletinin yıkılışına kadar, ortak düşman Rusya olduğu için, İsveç ile Osmanlı ilişkileri köklü, derin ve dostane olmuştur. On sekizinci yüzyılın ilk yılarında Rus yayılmacılığından dolayı Osmanlıların, İsveç ile olan irtibatları da artar. O devrin Osmanlı belgelerinde İsveç için Nalkıran sözcüğü kullanılmıştır.

Osmanlı'nın dostuydu

I. Dünya ve Çanakkale Savaşları esnasında İsveç, Osmanlı devletinin dostu olmuş, onun yanında yer almıştır. İsveçli gazeteci Nielslago Lengquist, Aftonblatt isimli İsveç gazetesi adına Çanakkale’de savaş muhabiri olarak bulunmuştur. Gözlemlerini doğrudan İsveç basınına aktarmıştır. Dönemin Osmanlı Stockholm elçisi ile Stockholm Alman elçisi, İsveçli bu gazeteci sayesinde Çanakkale harplerinin İsveç kamuoyuna doğrudan yansıtılabileceğine inanmışlardır. Daha önce Alman basını yoluyla İsveç’e Çanakkale haberleri gidiyordu. Aynı yıllarda İsveçli kâşif ve bilim adamı Sven Hedin (1865-1952), İstanbul’a gelmiş, İsveç basınında Ermeni meselesi konusunda Osmanlı hükümetinin lehine yazılar yazmıştır. İsveç’in Osmanlılar için önemi, savaş esirlerinin kurtarılması konusunda yaptığı desteklerdir. Savaşlarda hem Rusların hem de İngilizlerin aldığı Türk esirlerin kurtarılmasında İsveç diplomasinin katkısı çoktur. Filistin ve Mısır’daki Osmanlı menfaatlerinin de koruyucusu İsveç Kahire elçiliğidir. İsveç Kahire elçisi H. De Bildt, oradaki Türk menfaatlerini koruyan İsveç elçisidir ve Türkiye tarihi ile de ilgilidir. Yine Hindistan, Malta ve İngiltere’deki Knockaloe ve Douglas esir kampında tutulan Osmanlı esirleri, Londra İsveç konsolosluğunun diplomatik desteği sayesinde kurtarılmıştır. Bu kampta Osmanlı esirleri, Avusturyalı, Macar, Alman ve Yunan esirlerle birlikte tutuldu. Osmanlı hükümeti de elindeki İngiliz esirleri, İsveç vasıtasıyla serbest bırakmıştır. 1919’da İsveç Kızılay’ı Türk şehit çocukları için bağışta bulunmuştur.

Cumhuriyet Dönemi İlişkileri

1919’da Osmanlının İsveç elçiliği kapatıldıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti ile yeni bir sayfa açılmış, İsveç ile eskisi gibi dostane ilişkiler devam etmiştir. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini İsveç gazetesi Nieuwe Rotterdamsche Courant haber yapmıştır. İzmir yangını ile ilgilenmişlerdir. 25 Kasım 1921 tarihinde Refet Paşa’ya (Bele) gönderilen bir yazıda ‘İzmir’deki İsveç konsolosuna iyi muamele edilmesi’ gerektiğinden söz edilmiştir. Zira bu konsolosluk düşman ülkelerin konsoloslukları gibi değildi. TBMM’ni İsveç hükümeti tanırsa, İzmir İsveç konsolosluğu da TBMM tarafından resmen tanınacaktı. T.C. Dışişleri Bakanlığı tarafından Refet Bele’ye (1881-1963) gönderilen metin şöyledir: ‘minelkadim İsveç hükümetiyle münasebat-ı dostane perverde ve idame etmekliğimize nazaran konsoloslar haklarında düvel-i muhasama konsolosları misillü muamele edilmemek tabii olmakla beraber bunları resmen tanıyabilmek için TBMM hükümetinin şekl-i hazırasının İsveç hükümetince tasdiki icap edeceği ve bu tasdiki müteakip İsveç konsoloslarının sıfat-ı tesmiyelerinin kabulü halinde de İzmir’in harp mıntıkası olması münasebetiyle şifre telgrafla muhaberelerine muvafakatan müsaade olunamayacağı mamafih Mösyö Antuvan Izave Denese sıfat-ı resmiyesi tanınmamakla beraber hakkında hüsn-i muamele edilmesinin tebliği hususunun Dâhiliye Vekâletine bildirilmiş olduğu arz olunur efendim. 25 Teşrinisani sene 337 (25 Kasım 1921). (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Babı Ali evrak odası, HR. IM, 62). Bu metinde de görüldüğü gibi, T.C. Dışişleri Bakanı, İzmir valisine, her ne kadar resmen tanınmasa da, İzmir İsveç konsolosuna iyi muamele edilmesinin lüzumundan söz etmektedir. Gerçekten de Atatürk’ün ölümüne kadar, aynen Osmanlılar devrinde olduğu gibi, İsveç ile ilişkiler dostane olmuştur. İsveç sefiri Mösyö Wallenberg, Atatürk’ün 1923’te cumhurbaşkanı seçilmesini tebrik etmiş; 1926’da yapılan suikastı telin etmiştir.

Ticari ilişkiler

Türkiye-İsveç ilişkilerinin ticari boyutu ağır basar. Türkiye 1920-30’lu yılarda yıllarda İsveç’e palamut, üzüm, tütün gibi tarımsal ürünler ihraç ederken, İsveç Türkiye’ye yünlüler, pamuklu kumaşlar, çivi, lamba, ayakkabı, radyo, kâğıt, selüloz, bakır tel, karbon tüp, nal çivisi, karton, gaz ocakları, lokomotif gibi sanayi malları ihraç etmiştir. 1922’de İsveç vapurları, Zonguldak limanına malzeme taşımışlar, aynı yıl Gothembourg’da yapılan tarım aletlerinin sergilendiği Milli İsveç Pazarı’na, Türkiye davet edilmiştir. 1923’te İsveç’te yapılan Matbuat Kongresine Türkiye’den Ahmet Emin Yalman katılmıştır. Yine aynı yıl Stockholm Dagbelad gazetesi adına İsveçli matmazel Helbog, İstanbul ve Ankara’yı ziyaret etmiştir. Kahire’deki İsveç sefiri, Osmanlı devrinde olduğu gibi, Mısır’daki Türk menfaatlerini koruma görevini üstelenmiştir. 31 Mayıs 1924’te Ankara’da bir dostluk anlaşması imzalanmıştır. Türk hükümeti, İsveç’teki siyasi partiler, seçimler, denizaltı, balıkçılık, konserve işleri, kooperatifçilik gibi konularla ilgilenmiştir. 1926’da İsveç şirketi Ericsson’a Ankara ve İzmir’de otomatik telefon hattı işi verilmiştir. 1925’te Türk Bahriye heyeti, İsveç’i ziyaret etmiş ve aynı yıl Türk-İsveç Cemiyeti adı altında bir dernek kurulmuştur. Bu dernek, Türkiye’nin 10. Yılını da 1933’te kutlayacaktır. İsveç sefiri Wallenberg, 1926’da Türkiye’ye karşı Avrupa’da yapılan kara propagandaya karşı destek vermiştir. Ankara-Ereğli ve Diyarbakır demiryollarının yapımı 1926’da İsveç’e verilecektir. 1927’de Prens Eugene, Bursa ve İstanbul'u ziyaret etmiştir. 1928’deki Marmara’daki deniz felaketi için İsveç elçiliği bir taziye mektubu göndermiş, Türkiye, İsveç’te komünizm, işçi grevleri, İsveç Komünist Partisi’nin faaliyetleri, Türkiye ve Atatürk hakkında İsveç basınında çıkan yazıları izlemiştir. 1929’da İsveçli yazar Ludving Nordström, İsveç basınında Türkiye üzerine olumlu beyanatlar vermiştir. Eric Carlson Boheman, İsveç Ankara elçisi iken, Gösta Krook, 1932’de İzmir fahri konsolosu olarak görev yapmıştır. Ankara’da İsveç elçilik binasının yapımı, 1934’te İsveç prensi Gustav Adol’un Türkiye’yi ziyareti, Atatürk’ün onun şerefine bir ziyafet vermesi ve bir konuşma yapması bu devrin önemli konuları arasındadır. 1934’te Upsala Üniversitesinden Prof. Axel W. Persson (1888-1951), Türkiye’de arkeolojik kazı yapmak istemiş, önce kendisine izin verilmemiş, ancak daha sonra Milas Arabasar ve Genciktepe’de arkeolojik kazılar yapmasına izin verilmiştir.

1934’te Borovalı Ahmet Bey, İsveç’in İzmir fahri konsolosu olarak atanmış, Atatürk onay vermiş ve neticede 1935’te beş adet İsveç motoru İzmir’e ithal edilmiştir. 1935’te İsveç’te yapılan Jimnastik müsabakalarına Selim Sırrı Tarcan’ın (1874-1857) başkanlığındaki Türk sporcuları katılmış ve aynı yıl Atatürk, İsveç Kralına hitaben bir mektup göndermiştir. 1936’da Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya (1878-1949) İsveç’i ziyaret etmiştir. 1938’de de Ragıp Kösearif’in İsveç temsilciliği bitmiştir.

Osmanlı İsveç elçiliği (Stockholm), Osmanlıların Avrupa’daki en önemli elçiliklerinden biri olmuştu. Osmanlı diplomasisi, neredeyse tüm İskandinav ülkelerini (Norveç, Finlandiya gibi) İsveç’ten temsil etmeye çalışmıştı.

Osmanlılar devrinde İsveç kralı tarafında verilen nişanların (1918’te Osmanlı’nın İsveç elçisi Ahmet Rüstem Bilinski’ye (Alfred Bilinsky, 1862-1935) verildi), Cumhuriyet devrinde de İsveç’te diplomatik vazife yapan Türkiye temsilcilerine verildiği görülür. 1935 yılında Franz Werfel’in (1890-1945) Ermeni meselesiyle ilgili romanı Musa Dağında Kırk Gün isimli romanı İsveççeye çevrilmiştir.

Sonuç olarak, İsveç’in Türkiye’nin modernleşmesinde, haberleşme, otomobil, denizcilik, askeri uçaklar, balıkçılık, konserve yapımı, motor, tarım aletleri ve gazetecilik gibi konularda olumlu katkıları çoktur. İzmir’de ilk otomobile binenlerden biri, İzmir İsveç konsolosudur. Osmanlılar devrinde hem Karadeniz’de hem de Akdeniz kentlerinde genel olarak gemi taşımacılığıyla meşgul olan İsveç’in konsolos ve konsolos yardımcıları vardır. İsveç bu geleneğini, Cumhuriyet devrinde de sürdürmüştür. En önemli temsilciliklerinden biri İzmir İsveç konsolosluğu olmuştur.

Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru kimdir?

Mehmet Akif Erdoğru, 1983 lımıroa Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı yerde tamamladı. 1990 yılında Ege Üniversitesi'ne geçti. 2000 yılından beri Ege Üniversitesi Tarih Bölümü'nde profesör olarak çalışmaktadır. Kazakistan ve KKTC'de üniversitelerde çalıştı. Orta Asya, Osmanlı ve Türkiye tarihi üzerine Arapça, Rusça, İngilizce ve Kazakça çok sayıda kitap ve makalesi yayınlanmıştır. Ege Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanlığı, İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. Halen kadrolu olarak Ege Üniversitesi'nde çalışmaya devam etmektedir.