Doç.Dr. Mehmet Emin ELMACI / Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü

Cumhuriyetimizin ilanının 100.yılının eşiğindeyiz.

İnsanlığın ortaya çıkışından beri aslında siyasi otoriteler, kendileri ve toplum için özel ve anlamlı olan bazı günleri belirleyerek, birlikteliklerini pekiştirmeye çalışmışlardı. 1789’dan itibaren de önce Fransa’da sonra da birçok Avrupa devletinde önem verilen, milli birlik ve beraberliği sağlayan “milli bayramlara” bizde de önem verilmiş ve yeni genç cumhuriyetin ulusal bayramları belirlenmiştir. Yani yeni kurulan devlet, toplumu ortak bir paydada birleştirmenin ana unsuru olarak bu bayramları görmüştür.

Osmanlı Devleti’nde milli bayramlara ancak II. Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Hükümetleri zamanında önem verilmeye başlanmıştı. Tarık Zafer Tunaya hocanın da dediği gibi “Cumhuriyetin laboratuvarı” olarak kabul edilen bu dönemde, ayrışmayı önleyip halkı birlik beraberlik içinde tutmayı amaçlayan hükümetlerin en önemli işlerinden biri; Meşrutiyet’in ilan edildiği 10 Temmuzu yani miladi 23 Temmuz gününü “iyd-i milli” yani “milli bayram” olarak kutlamaya başlamak olmuştu.

Yani birilerinin dediği gibi 1930’lu yıllardaki milli bayramların hiçbirinin kökeni 1930’lu yıllarının “faşist-baskıcı” yönetim tarzına dayanmamaktadır. Tam tersi Fransız Devrimi'nden itibaren ortaya çıkan “çağdaş vatan” kavramına dayanan “ulus devlet” yapısının gerekliliklerindendi bu bayramlar. Nitekim II. Meşrutiyet ile başlayan bu milli bayram süreçlerine Cumhuriyet’in ilanı ve yeni bir devletin kurulmasıyla daha da önem verilmişti. TBMM’nin açıldığı 23 Nisan’ın 1921 yılındaki ilk yıldönümü, Cumhuriyetin ilanı edildiği 29 Ekim’in 1924 yılındaki ilk yıl dönümleri ardından yeni devlet için önemli olan tüm bu günler 1925 yılında resmi bayram ilan edilecekti.

MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK

Bunda tek amaç vardı. Bu bayramlarla; bir toplumun ortak üstün değerlerinin ve davranış ölçülerinin bireylerce bilinçli olarak gerekçeleriyle birlikte benimsenmesi ve yeni kuşaklara aktarılması amaçlanmaktaydı. Ayrıca bu yönüyle bayramlar, toplum yaşamının temel alanlarının kurumsallaşmasını ve sağlamlaşmasını sağlamaktaydı. Toplumsal bütünleşme ve dayanışma ortamını da pekiştiren milli bayramlar sayesinde milli birlik ve beraberlik de sağlanmaktaydı.

Daha 1925 yılında Cumhuriyetin “milli bayram” olarak ilan edildiği kanunun gerekçesinde aynen; “her milletin kendisi için milli bayram olarak tek bir gün kabul ettiği, o günün memleket içinde ve dışında yabancı elçiliklerde kutlandığı, bu günün Fransa’da 14 Temmuz, Amerika’da 24 Temmuz olduğu, Türkiye Cumhuriyeti için de bu günün, Cumhuriyet’in ilan edildiği gün olan 29 Ekim olarak kabul edilmesi gerektiği” vurgulanmıştı. 

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk de aynı oturumda; “29 Ekim 1923’de Büyük Millet Meclisi'nin tarihi bir kararı ile Cumhuriyet’i ilan ettik. Eğer bayram kelimesi, bir milletin en yüksek eserlerinin devrettiği günlere de alem oluyorsa “bütün Türk milletinin en büyük bayramı” demekte tereddüt etmeyiz” diyerek bu bayrama ne kadar önem verdiğini göstermişti.

ATATÜRK’ÜN EN ÖNEMLİ ESERİ

Cumhuriyet, Atatürk’ün en önemli eseridir. 100. yılında Cumhuriyet'in yıldönümünün kapsamlı bir şekilde kutlanacağı ve Atatürk’ün bu eserinin öneminin halka çok daha gür bir sesle anlatılacağı ve anlatılması gerekliliği de ortadır. Zira milli bayramlar ve bayramların 10. ve 50. yıldönümleri ne kadar önemliyse 100. yılı çok daha önemlidir. 

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; “Atatürk Döneminde İzmir’de Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları” kitabımızda ortaya koyduğumuz gibi özellikle 1933’te Cumhuriyet'in 10. yıldönümüne özel önem verilmiş ve tüm yurtta Cumhuriyet Bayramı'nın coşkuyla kutlanması için her türlü planlama yapılmıştır. 

Devlet; onuncu yıl kutlama programını büyük bir titizlikle hazırlamış ve daha Ocak 1933’de İçişleri Bakanı tüm illere “10 yıllık durum tespiti” yazısı yazmış, ardından da CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) bir genelgeyle, bu yıl bayramın güçlü bir şekilde kutlanacağını tüm il başkanlarına bildirmişti. Bunun sonunda da 11 Haziran 1933 tarihli 2305 sayılı “Cumhuriyet’in İlanının Onuncu Yıl Donumu Kutlama Kanunu”çıkartılmış ve bir kutlama komisyonu oluşturulmuştu. Ardından da 16 Temmuz’da toplanan yüksek komisyon ise kutlamanın genel şekli ile vilayet, kaza, nahiye ve köylerde kurulacak komiteler için karar almıştı.

İZMİR YİNE ÖNCÜ

İzmir; bu konuda yine ilk sıradaydı ve daha Temmuz ayının 24’ünde kutlama komitesi oluşturulmuş ve başkanlığına da Vali Kazım (Dirik) Paşa getirilmişti. İlk toplantının yapıldığı bu günde komisyona Vali Kazım Paşa, Müstahkem Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa, CHF namına Tireli İsmail Hakkı, Belediye namına Başkan Vekili Eczacı Faik ve Maarif Müdür Vekili Hakkı Bey katılmıştı. 

10. yıl kutlamasının değeri çok büyüktü ama bana göre en değerli yönü ülkede eskiden beri var olan “bayramlaşma yönteminin” değiştirilmesi olacaktı. İzmir’de 1933 yılına kadar tüm bayramlar tüm ülkede olduğu gibi halkın; devleti temsil eden hükümet binalarına yani devletin ayağına gelerek kutlanmaktaydı. 1933 ve sonrasında bu yöntem tüm ülkede değişmiş ve özel yapılan ve halka ait olan meydanlara toplanan halkın ayağına, devlet temsilcileri gelerek halkın bayramını kutlamaya başlamışlardır.

Nitekim 1933’te İzmir’de eskiden bayramlar Konak’ta Hükümet Konağı'nda yapılırken, artık bayramlaşma; Cumhuriyet Meydanı'nda bir sene önce dikilen Gazi Heykeline, devlet erkânının gelmesiyle yapılmıştı.

Yine 10. yılda ilk kez uygulanan, tüm illerde törenle alınan toprakların Ankara’ya gönderilmesi ve bu toprakların, Ankara Kızılay’da 1935 yılında yapılacak olan Güven Anıtı’nda kullanılması olmuştur. Böyle bir faaliyetin günümüzde de yapılmaması için hiçbir nedenin olmadığını düşünüyorum. 

Son söz olarak; Milli BİRLİK ve BERABERLİK isteyen herkes, MİLLİ BAYRAMLARA önem vermek zorundadır. Cumhuriyetimizin 99. yılından 100. yılına ve daha nice yıldönümlerine daha güçlü bakabilmek adına, Cumhuriyet Bayramımızın yıldönümü devlet ve millet elele coşkulu bir şekilde kutlayarak tüm ülkede herkese Cumhuriyetin gücünü göstermeliyiz.

“Bütün Türk milletinin en büyük bayramı” herkese kutlu olsun.