Başlığa bakıp da; “5 N 1 K olacaktı Ulvi Bey” diye düşünmeyin. Türkiye’nin durumunu açıklamak için formülü değiştirip 5 K 1 N yaptım. Kötü Niyet, Kötü Ortak, Kötü Kadro, Kötü Sistem, Kötü Kibir - Netice.

Temel'in fabrikasında çalışan Emine, iş arkadaşı güzel Fadime'nin patronla görüştüğünü görünce merakla sormuş; “Ne koniştinuz Temel Peyle?”

“Pu akşam penu evune yemeğe tavet ettu” demiş Fadime “ama kabul etmedum!”

“Delirdun mi?” demiş Emine “Niye kabul etmedun?”

“Niyetu kötiydu!” demiş Fadime “Akşam yemeğune çağirup kahvaltıda ne istediğumi da sordu...”

Sayın Erdoğan’ın da bu BamBaşkanlık Sistemini getirirken niyeti çok belliydi. Nereden anladık derseniz, vaktiyle söylediği; “Şu Kuvvetler Ayrılığı denen olay var ya! O geliyor sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor.” sözünden anlamıştık.

****
Mişon ortaklık yapacağı Salamon’a; “Ahlak nedir?” diye sormuş.

Salamon hemen cevaplamış; “Bak şimdi, diyelim ki bir müşteri ağzına kadar para dolu bir cüzdanı dükkanda unuttu. Şimdi bu parayı kendi cebine atarsan bu ahlaksızlıktır. Ama ortağınla paylaşırsan işte bu ahlaktır.”

Eh, kafasındaki sistemde, sadece kendi partisinin oyuyla iktidar olma şansı olmayan sayın Erdoğan da iktidarın nimetlerini paylaşacak bir ortak bulmakta fazla zorlanmadı.
Kadro için fıkra yazarak vakit kaybetmeye gerek yok. “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” diyen Ekonomi ve Maliye Bakanımıza bakmak yeterli. Ali Babacanlar'dan, Mehmet Şimşekler’den fıkra gibi sayın Nureddin Nebati’ye geldilerse...

****
Temel, Dursun’la meyve yerken çakısıyla parmağını kesmiş. Biraz ötedeki yeni açılan yeni sistem kurulmuş bir sağlık ocağına koşmuşlar hemen.

Temel: “Sen bekle! demiş Dursun’a “Pen hemen pir pansuman yapturup çikayum!.”
İçeri girince karşısına iki kapı çıkmış. Birinde “Hastalıklar”, ötekinde “Yaralar” yazılıymış.

Yaralar, kapısından girmiş Temel. Yine iki kapı çıkmış önüne. Birinde Et, ötekinde Kemik yazıyormuş. Et kapısından girmiş Temel. Yine karşısında iki kapı. Birinde “Önemli ”, ötekinde “Önemsiz” yazıları varmış. Önemsiz yaralar kapısını açmış Temel ve kendini sokakta Dursun’un yanında bulmuş.

“Nasi yarana pansuman yaptular mi?” diye sormuş merakla Dursun. “Hayır!” demiş Temel kanayan yarasını göstererek “Ancak şunu da pelirtmeden geçemeyeceğum, herufler müthiş pir SİSTEM kurmuşlar!”

Evet, Temel’in gittiği hastane gibi, getirilen bu BamBaşkanlık Sisteminin de yaralı parmağa bile işeyemeyeceği, bu sistemle bu ülkenin yönetilemeyeceği apaçık ortada.

****

Kadının biri günah çıkarma hücresine girmiş ve başlamış anlatmaya;
– Beni bağışlayın Peder, kitapta yazılı olan 7 büyük günahtan birisi olan KİBİR suçunu işledim. Günde iki defa aynaya uzun uzun bakıp, kendi kendime, ‘Ben ne güzel kadınım’ diyorum.

Bunun üzerine Peder, aradaki perdeyi açıp kadına yakından bakmış ve şöyle demiş:

– Hanımefendi, size çok iyi haberlerim var. Günahınız yok. Yanlışınız var…

Bizimkinin günah çıkarma imkanı da niyeti de yok ama kibri var. Ben ekonomi uzmanıyım, diyerek ekonomiyi batırdı. Şimdi, ben gidersem Türkiye yok olur, diyor.

Biz de peder gibi; “Günahınız yok, yanlışınız var” diyoruz.

Asıl, siz gitmezseniz Türkiye’nin işi zor!

***
Gelelim neticeye;
Psikolog Temel, çocuğunun yaramazlığından şikayet eden anneye, kendinden emin bir şekilde;
“Peçi Hanumefendiciğum” demiş “Şimdu pizu pu küçük peyle biraz yalinuz bırakun pakalum derdu neymuş.”

Temel on dakika sonra kan ter içinde dışarı çıkıp, kadına bağırmış; “Çabuk soyinun!”

Genç kadın; “Niye soyunayım” demiş hayretle “Ben hasta değilim ki!”

“Soyinun dedum size!” demiş Temel öfkeyle “Soyinun, çünkü pu çocukla vakit kaybetmek boşuna, soyinun da size hemen yenu pir çocuk yapalum!”

Netice;
Artık bu iktidarla vakit kaybetmenin boşuna olduğunu kabul edip YENİ BİR İKTİDAR İÇİN İŞE SOYUNMAK!

Altılı Masa bu işe çoktan soyundu ve pazar günkü toplantılarından sonra da; “Milletimiz emin olsun; ortak Cumhurbaşkanı adayımız hem Türkiye Cumhuriyeti'nin 13. Cumhurbaşkanı hem de sadece bu masa etrafında bir araya gelen siyasi partilere oy verenlerin değil, herkesin cumhurbaşkanı olacaktır. Milletimiz müsterih olsun, bu karanlık günlerin bitmesine çok az kaldı.” diyerek kararlılıklarını gösterdiler.
Yani neticede;

Biraz daha sabır ve çok daha fazla çalışma ile ilk seçimde, siyasi görüşüne, etnik kökenine, dinine mezhebine bakılmaksızın herkesin insan onuruna yakışır şekilde yaşayacağı bir Türkiye bizi bekliyor.

Yüreğinizden sevgi, içinizden ümit, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.

Herkese iyi haftalar.