Dünyada doktorlar dahil yaklaşık 44 milyon sağlık çalışanı olduğu hesaplanıyor. Bunun yarıya yakını da hemşire ve ebe. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) önerisi ile bu yıl ‘hemşireler yılı’ olarak kabul edildi.

Hemşirelik mesleğinin algı ve farkındalığının artırılması ile mesleki gelişimi için stratejilerin oluşturulması amaçlanıyor. Hemşirelik mesleği için dünya çapında standart eğitim ve pratik uygulamaların tespiti, sertifikasyon ve uzmanlaşmanın yaygınlaştırılması, etik kurallar dahil liderlik eğitimleri bu kapsamda gözden geçirilecek. Tüm yıla yayılacak çalışmalarla, hemşirelik statüsünün yükseltilerek küresel sağlığın iyileştirilmesi bekleniyor.

WHO’ya üye ülkelerin yarısına yakınında, nüfus başına her bin kişiye üç hemşire düşüyor. Diğer yarısında ise sadece bir! En iyi ihtimal, dünyadaki hemşire sayısına, önümüzdeki ilk beş yılda 18 milyon yeni hemşire katabilmek.. Bu oldukça iddialı rakam.

WHO, bu yılı hemşirelere adarken, hemşirelik mesleğini kuran Florance Nigthingale’in doğumunun 200. yılı olmasını da dikkate aldı. Her ne kadar modern hemşirelik Florence Nigthingale ile başlamışsa da mesleğin ruhunu oluşturan tüm görevlerin değişik toplumlarda yapılagelmesi insanlık tarihi kadar eskidir. İlkel topluluklar içinde ilaç hazırlayan, hasta bakımı yapan kadınlar görüldüğü gibi, dini ritüeller eşliğinde tedavi seansları uygulayan şifacılar da hep vardı.

Eski gladyatörlerin iyileştirilmesi için ilkel kliniklerde hep bu tür hizmetlere çok önem verilmiş, imparatorluk ordularının Osmanlı dahil hepsinde bazı erlerin bakıcı şekilde informal de olsa yetiştirilmesi gelenekselleşmiştir. Roma döneminde asil ve soylu bazı kadınların kendilerini hasta bakımına bir tür rahibe hayatı yaşamak üzere adadıkları da bilinmektedir. Özellikle kadınların hemşirelik hizmetleri ile özdeşleşmesi antik dönemlerden bu yana hep vardır, eski Yunan mitolojisinde Tanrı kabul edilen nlü hekim Aesculapius’un kızı Hijyen, tapınaklarda bakıma muhtaç hastalara sağlık hizmeti vermekte idi.

Ortaçağ’da, Haçlı seferleri döneminde, kutsal yerlere yolculuk yapan hacı adaylarının hizmet aldıkları, Augistinian kızkardeşler tarafından yapılanan ve yerel kadınların belirli bir eğitim sonrası beyaz giysiler içinde sağlık ve bakım için çalıştıkları ‘Tanrı’nın evi’ denilen hanlar vardı. Beyaz, renk olarak saflık, temizlik, bilgelik, arınmışlık, asalet, huzur, masumiyet, güven ve ferahlık verici bir duygu durum yaratması nedeni ile sağlık ve hemşirelik mesleği ile özdeşleşmiştir.

Ülkemizde,19 yüzyılın ilk yarısında Tıbbıye-İ Şahanede,bugünlerde görülen erkek hemşirelerin Öncüleri olarak sayılabilecek sağlık memurları yetiştirilmiş ve Osmanlı kırsalında sünnetten aşıya ve pansumana kadar bir çok hizmeti yapmaları sağlanmıştır.

Balkan savaşları,Çanakkale muharebeleri ve 1.Dünya Harbi sonrası yaralıların içler acısı durumları da hemşirelik mesleğine olan ihtiyacın toplum tarafından güçlü bir şekilde algılanmasına yol açmıştır. Özellikle Kırım Savaşında, Florance Nightingale, tek başına, zengin ve aristokrat bir aileden gelmesine rağmen, yoksul ve bakıma muhtaç askerler için can siperane çalışmaları ile efsane haline gelmiş, büyük bir saygınlık kazanmış, özverili çalışmalarını devam ettirerek hemşirelik eğitiminin formel hale gelmesini sağlamış ve bilim dalı şeklinde evrilmesine yol açmıştır. Bilimsel anlamda hem modern hemşireliği kurmuş, uygulamış ve kuramcı olarak da hemşirelik tarihinde çok seçkin bir yer edinmiştir.

1911 yılında Kızılhaç’ın Washington’daki kongresine Hilal-i Ahmer adına katılan Dr. Besim Ömer Paşa, bir hemşirelik okulunun açılma gereğini ilk kez dile getiren kişi olmuş, kendi çabaları İle bir yıl sonra, İstanbul Kadırga Hastanesi'nde hastabakıcı kursu açılmıştır. Bu yüzden, 1912 yılı ülkemizde hemşirelik mesleğinin başlangıç yılı olarak kabul edilir. Devamında açılan hastabakıcı dersaneleri ve Amerikan Hastanesi bünyesinde eğitime başlayan Amiral Bristol Sağlık Lisesi sonrasında Cumhuriyet döneminin ilk hemşire okulu olarak belirtmemiz gereken Kızılay Özel Hemşirelik Lisesi (1925) ile 1950’lerde sağlık kolejleri ve 1970’lerin sonlarında sağlık meslek liseleri zamanla yüksekokul ve ardından da fakülte düzeyine ulaşmıştır. Ege Üniversitesi'nin, bu süreçte, öncü bir rol oynaması ve hemşirelik mesleğinin ilk akademik Kadro formasyonlarını oluşturması, İzmir adına sevindirici ve onurlandırıcı bir gelişme olmuştur. OECD ülkelerinde yüz bin kişiye düşen hemşire sayısı 745, ülkemizde ise 145 seviyelerinde. Halen varolan 130 bin civarındaki hemşire sayımız yetersizdir ve ek olarak mevcudun iki katından daha fazla hemşire gereksinimi içindeyiz. Sonuç olarak, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2020 yılını hemşireler ve ebeler için özelleştirmesi, büyük bir kadirşinaslık örneğidir ve bu seçkin mesleğin üyeleri bunu haketmektedirler.